çarpışma, esnasında değil de birkaç saniye sonrasında şehvete biniyor. kanın gövdeyi götürmesi mi daha fazla tehlike arz ediyor yoksa spermin zorbaca yuvasını bulması mı? şehrin havasında oradan buraya savrulurken toz bulutuna bulanmış deniz suyunun arta kalanları biramın içine erişiyor. o an anlıyorum ki benim memleketim senin ayaklarının altından başka bir coğrafya değil. sade bir tebessüm meze olmaktan çekinmiyor. sarılıyorsun bana ezan okunuyor. salavat getiriyorum içten içe. en içe, tâki sana kadar. bir velet babasının, tırnaklarını kazıyarak aldığı arabasını kaçırmış, bedenimin her köşesinden hoyratça dönüyor. sen el ediyorsun. acemiliğin verdiği heyecanla ve bir meleğin el etmesiyle şaşkına dönen velet sana çarpıp korkudan kaçıp gidiyor. tövbe diyorum, tövbe estağfurullah. ki muhakkak çöküyor vücut direncim. bir buse veriyorsun bana. allah diyorum, ya resulullah! vasıftan kaçmamış seni yaratırken. fıtratından şükür ediyorum allaha. önce oturduğum yerden sonra yetinmeyip ayaklarımın üzerine kalkıp sana bakıyorum, aydan bir parçaya. başka sığınağım olmadığından tekerrür ediyorum daha önce ki kelimelerimi. insanlara dönüp bakıyorum ardından. baktıkça aciz, açgözlü, zorba ve muhtaç hissettiriyorlar. nasıl beceriyorlar bu kadar gaddar olmayı. hangi kitabı okuyupta yanlış anlamışlar acaba? sonra sakinleştiriyorsun beni. bende çetrefilsiz sözler vererek üzerimde kurduğun çabana işe yaraması için ve seninle aynı olayları tartışmanın, yermenin ve savuşturmanın mutluluğunu yaşamak için sana destek veriyorum. baksana ne kadar da çok ortak noktamız var. sırf bunu içimden kendime haykırarak söyleyebilmek için hor görüyorum insanlığı. kötü etmiyorum, bende farkındayım. senin el deydiğin yerde, soluduğun havada ve uğradığın iklimlerde herhangi bir kötülük legal bir günah sayılır. inan hatırınadır, onu da işleyemem.
www.zeytinpeynir.org