02:34
uyku ilacı geçmeye başladığı vakit sarhoşlukla yalnızlığın arasında gidip gelen zaman bütününde kalktım, tıpkı sarhoşluğun verdiği duygu gibi yanımda duran soğuk suya yeltendim, suyu içince tıpkı birayı fazla kaçırmışlığın verdiği bir edayla tekrardan kafamın içindeki filler geri döndü, bir fiil uyumayı denedim fakat nafile, bir süre yatakta döndükten sonra kahve suyu koydum, daha önce hiç bir kelime yazmamışçasına doğruldum, kağıda aldığım notlara baktım, gereksizlerin üstünü çizdim ve yazmaya başladım, üstelik yazacağım 3’lemenin daha girişini dahi yapmamıştım, neler yazacağım az çok belirgindi, yaz başından beri notlar alıyor, aldığım notları temize dahi çekmeden bazen defterin üstüne bazen de evin belirli köşelerine bırakıyordum, bu tamamen bir hayvansal dürtü olması gerek, hayvanlar da kokularını diğer hayvanlara duyurmak için idrarları yoluyla salgılarlar ya, benimki de o hesap, bazı yerlere sanki sen gelecekmişçesine notlar almaya devam ediyorum, beni boş ver, bi sigara ver, kahveyi tazele, sonrasında başlasın hengabe, #2023Yazı tam da böyle bir şeydi, sana varana kadar ve senle başlayan an..
27 Mayıs Cumartesi
Bilemiyorum dedim, önce önceliklerini iyi belirlemen gerekiyor, sonrası zaten mayıs çayı..
Hikayenin rivayet kısmında güzel bir kadın ve kendinden emin bir adam ile çıkılan bu yolculuk bizi hangi serüvenlere sürüklediyse sürüklesin en başında yağmur vardı..
Bir ay sonra nişanlanacağımı fark ettiğim gün biten, doğrusu yanlışı ama değmeyecek bir mutsuzluğu ile devam edecek bir günü, tıpkı Kılıçdaroğlu adaylığı ile kazanılamayacak seçim stratejisinin doğruluğuna inandığım gibi yürünmeyecek bu yolda en doğru adımı attığım ilk adım projesinin son ayağıydı, yollardan ben, yıllardan tecrübe, karşımda sen, zaman gelecek ve geniş zaman aralığı, anlatım dili 1. tekil anlatıcı..
Mutlu olduğun şeyleri yapmaya başlıyor tekrar insan, eski dostlar, eski alışkanlıklar, sabah rakıları, akşam kahvehanesinde içilen biralar, biraz kitap, az uyku, bolca kahve, enerji içeceği, bol bol bira, bir kaç yeni kadın, belki arada sırada patates kızartması, günlük alınan 32 gram protein, akşam alınan 1967 kalori, sabah uyanış ve sürekli dönen döngü.. Bukowski okuyanlar anladı zaten, okumayanlara öneririm, daha detaylı anlatıyor.. Ha bir de unutmadan;
Satın alınan bir “Karadeniz Turu”
Mayıs Çayı
Çerkezköy – İstanbul arası yapılan yolculuklar genelde Beyoğlu kıstasını içinde barındırır, Beyoğlu’na en uzak mesafe Gültepe Dostlar Birhanesi olmuştur, o da bir kaç zamanda bir denk gelme huyuyla belirir, bu defa Beyoğlu kıstasının çok dışında bir İstanbul rotası ve ülkemin Nazım Hikmet’in karşı kıyıdan seslendiği coğrafyaya hareket amacıyla çıkılan bir yolculuktu, hiç tanımadığın insanlarla oluşturulan bir Karadeniz – Batum turunun ilk durağı.. ikinci ara durak sen vardın ve ben bunu biliyordum, yolculuk boyunca bana Melike Şahin eşlik etti, sana gelene kadar.. Zaten İstanbul’dan çıkana kadar 50’lik viski bitmişti ve biz tanışmıştık.. Ankara üzerinden gidilen bir Ordu yolculuğu zaten boş kafa ile hareket edilebilecek bir mesafe değildi, üstelik sen daha 22 yaşındaydın, büyük cesaret doğrusu.. ben olsam yapamazdım diyeceğim ama 17 yaşımdayken zaten 35 yaşında bi sevgilim vardı, konumuzla çok alakası yok fakat dip not olarak değerlendirilebilir..
Ordu’ya vardığımızda zaten ekipten çoktan ayrılmıştık sevgilim, başbaşa edilen güzel bir kahvaltı, göl manzarasını umursamayan ve gözlerinin içine içine düşen ben, artık arkadaş değildik, üstelik bu arkadaş olmama serüveni çok uzun sürmeyecekti, güzel şeyler zaten kısa filmlerdir, devam hikayelerinin olduğu anlar hayatta çok ama çok nadir rastlanan bir durumdur, Bukowski’nin de dediği gibi;
”bira içmek için buradayız ve hayatlarımızı öyle bir yaşamalıyız ki, ölüm bile bizi almaya geldiğinde titresin”
işte bu benim senle ve uyku ilacıyla tanıştığım ilk andı, ben viski almadım, uyku ilacını ikiye böldük, sen benim omzuma yattın, Ordu’dan Artvin’e kadar sadece ve sadece mola saatlerinde birer tane sigara içmek için uyandık, en tuhafı da viski içmeye ihtiyacım yoktu, ben aşk sarhoşluğu sanmıştım fakat bu sadece uyku ilacı etkisiydi, Artvin’e geldiğimizde otobüsten indik, uyku ilacı etkisini yitirmişti fakat sen elimi tuttun, sanırım ilk aldanışım burada yaşandı, hafiften yağmur vardı, hikayenin rivayetindeki ”sonrası Mayıs Çayı” girizgahı buradan geliyor..
”senin teninde mıknatıs etkisi var, annenle baban topluma karşı ayıp olan bir şeyler yapmışlar, severek ve isteyerek.. bildiğin bambaşka, bi kadına sarılıp uyumak,
üstelik sadece sarılıp ve uyumak, bu bambaşka bir hal, zorlandığım yerde imdadıma kokun yetişti, gür ağaçlarıyla dolu bir bungalov evde, üstelik terasın açık halinin göl manzarasıyla kaplı halinde bir de hiç bilmediğim bir yerde, doğa bu kadar bana yakınken de saçlarının arasındaki boşluklar bıyıklarıma battığı için mutlu hissettim.. sen vardın, ben vardı, karşısı Nazım Hikmet’ti ve bu defa Kadıköy’de bira içtiğimiz Nazım değildi, karşı kıyıdan bize seslenen Nazım’dı, sabaha kadar sen uyudun, ben seni göğsüme yasladım, arada solum acıdı, seni sağa doğru ittim, bir sol edasıyla tekrar tekrar kalbime doğru geldin, evet, temmuz sıcağıydı ve ben sıcaktan nefret ediyordum, teninin kokusuna alışana dek, bir de gürcü kargalar beni kaldırana dek, sanki orası bize dar gelecekti, Gürcistan sınır kapısı..
”Keşke o polisle çatışmayıp bir de tur hocasını senin için dövmeseydim..
Hadi #MayısÇayı yarım kalsın, 1 Ekim’de görüşürüz..