kafamda günlerden hangi gün olduğunu sorgularken kütüphanedeki sandalyeme oturuyorum.karşımdaki bir diğer sistem mağduru arkadaşa kolaylıklar dilerken kütüphaneye mavi gömlekli ve gözlük kullanan birisi giriyor.takip etmiyorum ve nereye oturduğunu göremiyorum.ilgilendirmiyorda zaten.kütühanenin derin sessizliğini masaya konan kalemlerin ve çevrilen sayfaların sesleri bozuyor ve alttan bir fon müziği edası veren klima sesleri tabiki.kitaplıkların içindeki merdiven gözüme çarpıyor.klasik gri basamakların üstünde mavi tutma yerleriyle kendini ezecek insanoğlunu bekliyor.görevi kendisini ezdirmek olsa da kutsal bir amaç olan kitap ve hayaller için eziliyor olması para için kendini paspas vazifesine getiren insanlardan çok daha gurulu bir görüntü veriyor ona.evet artık eminim ahmet haşim’in merdivenlerinden sonra en çok iltifatı hakeden merdiven bu olsa gerek.