-Dışarıda çocuklar ölüyor…Ya bizimki de ölürse?
-Bizim çocuğumuz yok ki?
-Ya olursa?
-(…)
-Ellerin terlemiş.
-Seninkiler sıcacık ama.
-Değil, bir tek sana öyle geliyor.
-En son ne zaman seviştin?
-Birileri var hep. Kimler bilmiyorum ama varlar işte.
Onlarla konuşuyorsun sürekli…Onları dinliyorsun…
Onlar yüzünden susuyorsun…Kim onlar?
-Sana bir sır vereyim mi?
-Ver.
-Seni ilk gördüğümde aşık olmamıştım.
-Sonra oldun mu peki?
-Oldum…Ama geçti!
-Kahvaltıda yumurta var.
-Mutlu musun?
-Bilmem. Sen?
-Galiba…Yani, hatırladığım gibiyse hala, evet…
-Annem çok kızacak.
-Niye?
-Porselenlerini kırdım… Hem de hepsini!
-Bana bir soru sor.
-Ne?
-Bir soru işte. Hadi!
-Uykum var, yatalım.
-Önce sor, sonra yatarız.
-Ne sorayım?
-Bilmem…
-(…)
-Hadi!
-Sıkıldım…Galiba hamileyim!
-Kız mı erkek mi?
-Öpüşelim mi?
-Eğer(…)
-Niye sustun?
-Yok bir şey.
-İnsanları anlamak zor, ama yargılamak kolay.
-Biz niye hiç kavga etmiyoruz?
-Ediyoruz ya. Etmiyor muyuz?
-Ediyor muyuz?
-Kavga mı etmek istiyorsun.
-Bilmem…Belki…
-Neden?
-Bilmem! Sen istemiyor musun?
-Bazen…
-Niye etmiyoruz o zaman.
-Etmiyor muyuz?
-Ediyor muyuz?
-Etmiyoruz…mu?
-Hiç kavga ettin mi sen?
-Ettim.
-Peki benle?
-Bilmem…Belki…
-Beni seviyor musun?
-Evet.
-(…)
-Niye sustun?
-Ben seni hatırlamıyorum…
-Pişman mısın peki?
-Ne için?
-Aklına ilk ne geliyor?
-Şimdi mi?
-Evet…
-Sigara.
-Galiba biz mutlu değiliz?
-Nereden anladın?
-Baksana, hiç mutlu gibi değiliz.
-“Mutlu Gibi,” o nasıl oluyor ki?
-Böyle olmuyordur herhalde. Ne bileyim… Daha başkadır…
Mutlu gibidir mesela. Ama böyle değildir.
-Yoğurt bitmiş.
-Gidemiyorum…
-Nereye?
-Hiçbir yere…Ama gitmek istiyorum. Sıkıldım buradan.
Ama olmuyor işte. Gidemiyorum bir türlü.
-O zaman gitme. Kal burada. Hem ben buradayım.
-Kalmamı mı istiyorsun?
-Gitmeni istemiyorum.
-Kalma mı istiyorsun.
-Hayır! Gitmeni istemiyorum.
-Bir daha yap.
-Neyi?
-Az önce yaptığını.
-Ne yaptım ki?
-Ya, hadi…
-Ne oldu?
-Güldün ya, onu. Böyle bir şey çıktı dudağının kenarında.
Çok güzel. Hadi lütfen, bir daha yap.
-Bu mu?
-Evet. Bir daha.
-Oldu mu?
-Evet, evet.
-Tamam, dur o zaman. Hiç kıpırdama.
-Niye?
-Gülüyorsun.
-Ben mi?
-Evet. Sende de var. Dudağının kenarında yani…
-Biz nasıl tanışmıştık?
-Yağmur yağıyordu.
-Sonra?
-Sonra yağmur durdu.
-(…)
-Sen ıslaktın.
-(…)
-Seviştik.
-Yağmur yağarken mi?
-Hayır. Yağmur dinmişti.
-Sevişmek için yağmurun dinmesini mi bekledik?
Niye?