yiğitti
yoğurdu bir yiyişi vardı ki sorma
çeyrek ekmekle
bayatından yerdi hep
sarımsak çorbasına doğrayıp
bakardı,ardında onca bebe
varsa tazesini onlar yerdi
yiğitti
kuru soğana bir yumruğu yeterdi
dalınca çocuklarına sofrada
yanağına süzülürdü bütün bir derdi
güya soğan kestiğindendi
garibim
köy yerinde üç dönüm tarla
neyine buğday eke neyine arpa
ırgatlık yetişmiyor dokuz boğaza
gözüne uyku girmez adamın
geçmez boğazından bir rahat lokma
üç göz odaya bir yırtık soba,
sobaya atılmış bir kuru tahta,
gözlerini açmak için öbür sabaha
beş çocuk girmiş tek bir yatağa
buraya yılda bir uğrar kıyamet
üç beş ay kar boran ile
yaşamak çekilmez çile olsa da
bu kışta ölmek daha bir zahmet
ardına baksa çare yok, hudut
garipti memleket
garibandı,
önünde uzayan yolun ucunda gurbet
gurbetin ilk meyvesi yine dert,
görülmemişinden,hasret
bizaman, taşı toprağı altın diyarda,
bel büküp el kapısında,
yaşamak denen illette gözü yok,
garibim yaşatmak kavgasında
yiğitti
hele kuru simidi yiyişi var ki sorma
sıla tadında bir çay olmasa da
Ferhat aşkıyla tuttu kazmayı
yiğitti
el pençe divan durmazdı zulme
sadEce kürekler bükebildi dizini,
yokluğu, yoksulluğu iyi bilirdi
ama bilmiyordu hasreti,
bilmediğine boyun büktü, yenildi
yiğitti
ulu bir çınara benzerdi heybeti, eğildi
yiğidin hasıydı
ama gönlüne hasret illeti değdi