- Yargılamak kolay gelir insana…Bölmek,analiz etmek,ayrıştırmak,etiketlemek…Oysa,
huzur ülkesi,iyi ve kötünün ötesinde yer alır…Her şey,zıddıyla kaimdir çünkü.…Gecenin varlığı gündüzle,masumiyet günahkarlıkla,sonsuzun varlığı geçici olanla,iyinin değeri kötü olanla anlaşılır…İyi kötü ayrımı yapmadan hepsinin varlığı gerekli ve anlamlıdır.
Yaratıcı,kendi sonsuz varlığının bilinmesi için,sonlu ve geçici alemi yaratmıştır.Çünkü,sonsuz olanın çerçevesini sonlu olan çizer ve anlaşılır kılar.
Huzur o kadar da uzakta değildir görene…İnsanoğlu anlayamadığını düşman edinir,yargılar,yok etmeye çalışır.İnsanları değiştirmeye çalışmak yaradanın işine soyunmaktır aslında.Bir değişim olması gerekiyorsa,değişimin kendimizden başlaması gerektiğini aklımıza bile getirmeyiz.Kaldı ki insanın kendine bile söz geçirmesi öylesine zorken…
Oysa,evrende bir düzen var.Bedenimizin bile kendine ait bir zekası var,kendi kendine işleyen…Onu sen yönetmezsin. Bir tek solunum sistemine bile yönetmeye odaklansan, güç yetiremediğinden diğer tüm sistemleri çökertirdin.
Kaos ya da daha yüksek bir düzenin parçasıyız hepimiz,ve her şey yerli yerinde aslında.Yapbozun parçasını resmin bütününden ayırdığında amlamsız bir şekil görürsün.Ait olduğu yerde bütünün anlamlı bir parçasıdır.Yaşadığımız olaylar ve karşılaştığımız insanlar da öyledir işte.İyi ve kötü etiketlerinin ötesine geçmeden anlayamazsın.Her insan bir şeyleri öğretmek,tekamülüne yardımcı olmak için girer hayatına,ona dikkatle bak.Bu insan neden hayat sahnene girdi,bunu neden yaşıyorsun?Kötü diye adlandırdıkların da yararlıdır senin için.Sana cehaletini,cimriliğini,gafletini,körlüğünü,riyakarlığını veya egonun başka bir açığını göstermeye gelmiştir.Dersini alır,kendini tanır ve devam edersin yola.
“Yolcuyuz hayatta ,sen gel otur yanıma ” desen bile genellikle en zorlayıcı olanlar oturur yan koltuğa.Çünkü seni en çok zorlayanlar,sana en iyi ayna tutanlardır ve gelişimine yardımcı olma potansiyeline en çok onlar sahiptir,seni yolda eğleyenler değil.Bu yüzden hep zorlanacaksın yolculukta.Onun orada olmasının bir anlamı var,yaşadıklarının bir anlamı var.Her olayın gerekli bir yeri ve işlevi var kendince.Hayatı,benim için iyi olanlar ve kötü olanlar şeklinde bölersen bütünün yapbozun eksik bir parçasını görmüş olursun.Bu da gerçeğin çarpıtılmış bir algısıdır.Evren,nesne,olay ve kişilerin,dünyadaki her şeyin yüzeysel görünüşlerinin çok ötesinde bir bütünlüğü ifade eder.
Mutluluk içimizde bir yerlerdeyken,
gereksiz bavullarımızı sırtımıza alıp zaten giden bir gemide yol almaktır kontrolcülük.
Durumları,insanları ,olayları yönlendirmeye çalışmak yaradanın işine soyunmaktır çünkü.Bizi gereksiz yere yorup yıpratan…Bunu başaramadığımızda -ki bu en yüksek ihtimal- Öfke ve tepkisellik bize hakim olur.Tepkisel davranmak,insanlara ve olaylara bizi yönetme gücü vermektir.Beni öfkenendirme gücüne sahipsen yönetiyosundur aynı zamanda.Buna izin vermemek gerekir.Öfkelenmeden gerekeni yapmak.Öfkelendiğinde sen orda değilsindir,egon devrededir ve hayatının kontrolünü ele almıştır.Kendini bir anda başka bir öyküde bulabilirsin;bir hapishanede,bir ayrılık diyaloğunda ya da bir mezarda.
Hayatı fazla ciddiye alıp tepkiselliğin,reflekslerimizin oluşturduğu duygu-
düşünce girdaplarına kapıldığımızda,insanların ve dünyanın vicdanına bırakırız yazgımızı.Kaderimizi bizim dışımızdakiler yazar.
“O zaman,mutlu ya da mutsuz olacağınıza dünya karar verir.”