Genç kızın en sevmediği şeylerden biriydi bekletilmek ve bekletmek bu yüzden ne zaman biriyle randevulaşsa hep o önceden giderdi neredeyse her zaman bekletilen taraf kendi olurdu.Bugünde bu kural aynen olduğu gibi geçerliydi neyseki zaman geçirmek için gazete almıştı yanına daha önce beraber tavla oynadıkları kafede oturup bir çay içip gazetesini okuyana kadar sanırım genç adam gelirdi…niyahet dakikaler görevini tamamladı ve genç adam geldi her şeye rağmen onu görünce kızın yüzünde güzel bir gülümsem oluştu çünkü daha önce kimse ona onun gibi bakmamıştı velhasıl kelam elindede dün gece bitirip beğendiği yerlerin altını çizdiği kitap vardı kararlaştırdıklara yere gitmek için kısa bir minibüs yolcuğu yaptılar en arka köşede oturdular yolculuk boyunca hiç sohbet edilmedi kız çocuğun elindeki kitapta altını çizdiği yerleri okuyarak biraz daha olsun onu tanımak istemeye çalışıyordu minibüste yabancı turistler ağırlıktaydı neyseki geldiklere yere ulaştılar ‘kaptan müsait bir yerde’ inince Eyüp Sultanın o kendıne özel havası insanın yüzüne değince ne kadarda güzel hissediyor insan evet yolun karşı tarafına doğru ilerliyoruz dikkatli şekilde, Pierre Loti’ye çıkmak için o güzel insanın türbesinin ortasından geçiyoruz genç kız içinden dua etti sanki : ‘Allah’ım hayırlısı o ise onun ömrünü benim ömrüme nasip eyle’ etraf dua eden yalvaranlarla doluydu 4 köşedeki muslukları açıp kapayan Allah dualarımızı kabul etsin deyip yolumuza devam edelim pierre loti yazan tabeleyı görmüştük bile kız tam teleferiğe doğru yönelirken genç adam yüreyerek çıkılan yoldaki kaldırıma bir adım atmıştı bile kız şaşkındı teleferikle çıkmıyor muyuz diye sorunca genç adam elini uzatmış ve öyle güzel bir bakışla bakmıştı ki bu bakış kızın hafızasına kazınmış olacak ve aylarca unutamıyacaktı, kızda çocuğun elini tutarak yukarı doğru yol alamaya başladılar böyle el ele yürümek biraz zor oldu çocuk kıza biraz sarılmayı denedi ama böyle beraber yürümek daha da zordu neyse en iyisi ayrı ayrı yürümekti kızın çantası gittikçe ağırlaşıyordu ama genç adam ısrarlara rağmen maçoluğuna zarar gelmemsesi için olsa gerek çantayı taşımayı redediyordu neyse en azından içindeki kitapları taşıyıp çantayı tekrar kıza verdi, tepeye yaklaştıkça Necip Fazıl Kısakürek’in mezarının tabelasını görünce kız şaşırdı çünkü her zaman buraya teleferikle geldiği için bunları görmüyormuydu gitmek istediler ve sola çıkan merdivenleri tırmanarak mezarın başına varıp elllerini açıp dua ettiler bu güzel şairin ruhuna yolumuza devam edebiliriz tekrardan yandaki çiftlerden erkek olan kıza karşı kıyıları gösterip camilerin isimlerini söylediğini duyduklarında dalga geçip güldüler neyse tepeyede çıktık manzaranın güzelliği göz kamaştırıyordu uygun bir yer bulup oturdular tabiki de vazgeçilmezin başını çeken tavşan kanı bir çay söylediler etraf turist kaynıyordu buraya gelmelerinin asıl amacı yaklaşan sınavlara çalışmak içindi ama genç adamın hiçte böyle bir niyeti yoktu belli, genç kız hemen kitapları notları açtı hemen çalışalım istedi bir kaç sayfa baktıktan sonra genç adamın iyice sıkıldığını gören genç kızda kapadı kitabı neyse daha sonra çalışırız genç adam altını çizdiği romanından bir cümleyi kıza onun için ne anlam ifade ettiğini sordu manalı bir cümle idi çünkü genç kız genç adamı değiştirmek istiyordu halbuki öğrenmiş olmalıydı şimdiye kadar bir insanı asla değiştirmezsin hele ki karşındaki böylesine inançlarına düşüncelerine bağlı olan bir insan ise bunu asla yapmaman gerek olduğunu kızda bu sorulardan sıkıldığı için konu kapanmıştı kitapda geçen bir müzik parçasını dinlemişlerdi genç kız bunu da beğenmemişti genç adam ise önlerinden bir grup Alman turist kafilesi geçti onlarla dalga geçip güldüler sol çapraz masada biri kız biri oğlan iki küçük koşturup oynuyorlardı onların tatlığından bahsedip muhabbete renk kattılar neyse biraz daha havadan sudan sohbet ettiler manzaraya baktılar gelecek hakkında konuştular beraber bir gelecekleri yok gibiydi sanki çünkü genç adam farklı hayalleri idealleri vardı ve bunlardan bir kız için vazgeçecek gibi değildi genç kız genelde suskundu acaba yaptıklarım doğru mu diye düşünüyordu her daim kendini sorguluyordu yaptıklarının sorgulayan insan mutsuzdur demektir çünkü insan mutlu olsa sorgulamaz sadece o mutluluğun tadını çıkarır genç adam neden böyle suskun olduğunu sorunca cevapsız kalıyordu sorular, genç kızın dudaklarına yanaşıyor ama kız kendini geri çektikçe rahatsız oluyordu bu durumdan genç adamın asıl derdi kafasının kıvrımlarında dolaşan düşünceleri,merakları gidermek istiyordu bunun için hemen sormak istedi geçmiş ile ilgili soruları merak etmişti acaba öpeceğim kızın dudakları daha önce bir erkek tarafından öpülmüşmüydü, kimdi o, yoksa ilk mi olacaktı ne önemi vardıki bunların geçmiş geçmişte kalmamış mıydı şuan yanında sen varsın gelecektede sen olabilirsin geçmiş gitmiş bitmiş şeyleri öğrenmek sana ne katabilirki neyseki istediği cevapları alıp memnun olduktan sonra o güzel bakışlarla bakıp kıza sokuldu beraber manzarayı seyrettiler saat kaç olmuştu burdan da eminönüne balık yemeye gidip ordan galata köprüsünde yürürler el ele köprünün ortasında durup birbirlerini seyderler galata kulesine doğru çıkıp orayada selam verdikten sonra istanbulun kalbine taksime çıkarlar, kalpleri ellerinde, birleştirmeye çabalarken çünkü ikiside biliyorduki cemil meriç’in dediği gibi iki yaralı kalp sağlam bir kalp ederdi, artık zaman dolmuştu yavaş yavaş kalkmalılardı evet yine aşağı doğru yürüyeceklerdi teleferik tercihi değildi genç adamın, eller birbirleriyle buluştu eminönüne doğru yol alındı, iki kafada aynı ses çığlık çığlığa yükseliyordu ama ikiside birbirini duymadan diyorlardı ; Mutlumuyuz acaba?
-Belki sürekli baktığım yüzlerden biri sen oluverirsin belki bir köşebaşında karşılarız belki yine bir sabah uyanır uyanmaz Günaydın Güzel Gözlüm dersin yine belki….