Aklımı oynatıyordum. Düşeş telaşlarım firkat gemilerinin feminen düşlerinde yüzüyordu. Bilmediğim zatların üstüne konan kuşları öttürdüğü hiçse senetlerinde hisse senetlerini kıskandıklarını izliyordum. Aklım, çıldırmaya lüzum gören yavrusu kanadına küs ejderhayı oynuyordu. Ben kimdim ve neden yaşıyordum? Kargılar balıkların olta züppe niyetlerinde beni özlüyorlardı. Her ne vakit beni ararsa gözleri, ben uzakta olurdum. Öyle kolay yakalayamazlardı beni; hayat bana öyle kolay tuzak kurdu yanıyla gelemezdi.
Bir sever, bir söver, bir özler, bir taşardım kendimden. Üç çocukla dul kalmış bir garip ananın mücadelesi değildi yaşantım lakin; ben de çoktan diş bilemiştim hayatın her bir biçimde hükmeden yanına.
Aklımı geri kazanıyordum. Üç beş kişilik mutsuzluk oyununda başrolü paylaştığı partner sevdasıyla açılıyordum hayata; ben mutlu olmayı istiyordum. Sahneden indim, ellerimi başımın arkasına koydum kusurlu kan çeken yanımla. Bir daha emmesine izin vermeyecektim kanımı, vampir gecelerine malzeme olmayacaktım. Ben yaşayacaktım mutluca.
Ellerimi lime ettiğim geçmişimin çöp cebine yerleştirdim, arakladım kader hanemin sonsuz mutlulukla başlayan numarasını ve tuşladım bir anda. Beni mutsuz ettiğine inandığım her balçık kendinde kirlenecekti her defasında. Dedi, dediler, dedim; zaman böylece tüysüz geçti. Sen şimdi bunları anlamazsın belki canım okur; canımdan çan çalan, fırsat bileyen rüzgarlar geçti. Duydum sesini, mutluluk konvoyuna bir ben yerleştirdim.
Dilara AKSOY