Dünya bizim içine alan bir kale ise ömürde bu kalede bizi savunan bir düş değil gerçeğin ta kendisidir. Karşısında efkârlı düğmelerimizi kapattığımız bir ağa değil, bizi dünyamızın içine sokulan virüslere karşı koruyan bir anti virüstür. Duygularımı/zı teslim almaya koşan, teslim almak yok etmeye çalışan gönül coğrafyamı dağıtarak yok etmek için, dışarıdan içeriye sürülen Truva atını içeriye girmeden yok edendir ömür, ömür denilen bir uğultu değil rengârenk renkleri yaşayarak, yaşatarak yaşadığımız dünyamızın tahayyülden öte adaletsizliğe insanlığa karşı bizi sımsıcak duygularla saran bir dosttur.
Sönmeye yüz tutan duyguları, anında gülümsemesiyle saran ömür, Rabbimizden bize verilen bir yol yaşantı, ruhsal hareketiyle bizi canlı tutan hareketlilik olarak bilirim. Beni harekete geçiren olması sebebiyle, beni sarıp sarmalayan tüm kötü duygu ve hisleri yok eden bir arkadaş bilirim. Her anımı yaşadığım, adım attığım her dakikası ile şahit olan ömrüm, umutsuzluğa dair tüm hisleri boykot ettiğim anları veyahut boykot etmeden, körü körüne içine saplanarak çıkmazda kalışımı not eden bir şehittir aslında. Dünyanın aslında martavallarla, dolu olmadığını içini martavallarla dolduran biz olduğumuzu hatırlatan ömrüm, ahiret için dünyanın bir tarla kazanç pazarı olduğunu da hatırlatır Rabbim yardımıyla şükür. Martavallara inanarak, martaval peşinde olanlar, çocukların sahip olduğu kırıkta olsa oyuncağını ele geçirerek, dünyasını karartarak ne kazandığını da inanın anlamış değilim! Anlayan varsa izah edebilir mi? Günah kazandığından eminken bu günaha koşmasındaki aceleciliği anlamak çok zor olsa gerek!
Bu kazandığı martavallarla gönül kapısına kilit vurmak, hissetmemek duymamak anlamamak bu olsa gerek, Rabbim böylesine yok oluştan cümlemizi korusun(âmin). Solan duygular ve çocukların ve masumların hayalleri değil aslında, buna sebep olanın hayalleri yok olurken, hala pişmiş kelle gibi sırıtarak, acizliğinden yok oluşundan habersiz gülmesi de, sevdasız olan Şeytan gibi onunla arkadaş olmasının sonucu olsa gerek! İnsanların duygu ve hislerini yok etmeye çalışan, düşmüş olduğu yeisin farkına varmayan kendi bedeni ile ortadan ikiye çatlayarak çatladığını fark etmemesi bu olsa gerek!
Yarın varacağımız cennet bahçesi için, şiir gibi güzel duygu ve hisleri toplamak varken, gerçi cennet Rabbimin lütfü keremi ihsanı Rahmetinin sonucunda elimize geçeceğini, kazanacaklarımızla bir santimini dahi elde edemeyeceğimizi bilmeme rağmen, karınca gibi safımız belli ederek Hz İbrahim Peygambere yangını için ağzında bir damla su taşıyan olmakta bir rahmettir, nasırlı ellerle Rabbim ben senin istediğin yolda, ellerimle çalışarak nasır ettim çabaladım diyen olmak, bir kul için onur ve şereftir, gerisi boşa iştigal ve yokluğa koşarak yok olmaktır, vesselam.
Mehmet Aluç