Hava karardığında dışarı çıkmaya korkan çocuklardık biz. Kışın akşam sobanın yanına yerleşir, dakikalar geçtikçe uykuya dalardık biz.
Sobanın içinden gelen seslerle rüyalara dalardık. Her pazar hiç aksamadan sırayla banyo yapardık. Baba banyonun sobasını ısıtır ve banyo yapacak gitsin derdi. Birbirimizle yarışır ilk giden olmak istemezdik. Banyo yaptıktan sonra hemen sobanın dibine girer dik.Saçımızdan dökülen yaşların sobada çıkardığı sesi dinleyerek oyun oynayan çocuklardık biz. Ne çabuk büyüdük anne?
Elimize bozuk para geçtiğinde kardeşimiz ile hemen bakkala koşar horoz şeker veya mevsim yaz ise dondurma almaya çalışırdık. Hiç yetmezdi paramız. Ama gönlümüz toktu. Onunla da mutlu olan çocuklardık biz. Ne çabuk büyüdük anne!
Bayramlarda kapı kapı gezer şeker toplardık. Bayram geçene kadar sadece şeker yiyen çocuklardık. Birimizin şekeri az ise hemen ona takviye yapardık. Birbirimizin üzülmesine kıyamazdık. Ne çabuk büyüdük anne…
Şimdilerde küçük hesaplar yapar olduk. Karanlığı aydınlıktan daha bir sever olduk. Korkmuyoruz artık. Hava karardığında çıkıyoruz dışarıya.
Bütün odalarımız sımsıcak anne. Ama kalplerimizi ısıtmaya yetmiyor şimdilerde.
Kombili hep evlerimiz. Ama sobalı banyolar kadar temizleyemiyor yüreklerimizi.
Paramız olunca şükretmez olduk artık. Dünyaları alsak da yetmiyor anne. Horoz şekerin verdiği tadı vermiyor anne. Kırıyoruz bu uğurda hep birbirimizi. Üzülmüyoruz eskisi gibi.
Bir de şu bayramlar var. Aslında yok gibi. Şimdiki çocuklar bayram deyince. Şekerdüşünmüyorlar artık anne. Varsa yoksa dokunmatik olmuş hayatlar da. Bir dokunuyoruz doğuyor. Bir dokunmuşuz ölmüş be anne.
Şimdilerde insanlar telefonla nefes alıyor. Şarjı bittiyse artık ölüyor be anne.
Ne çabuk büyüdük anne. İstemedik hiç büyümeyi. Neden büyüdük anne. Kalsaydık ya o sobanın yanında. Uyusaydık hep çocuk olarak yanan odun sesleriyle. Neden büyüdük anne…