Tamam, kabul ediyorum; bugün seni yine çokça düşündüm. Gözlerinin kıyısında ölüm telaşımı, kalbinin meskeninde hayat yorgunluğumu unutmak istedim. Tamam, kabul ediyorum; bugün yine çok defa dünümden ayrılıp bugünümde olmanı diledim. Gözyaşlarımdan servet misali inciler döktüm içime; gözyaşlarım içimden şehrime yağdı da tek ben ıslandım. Kabul ediyorum, bugününün bir saniyesini de olsa bana bağışlamanı diledim. Bir saniye de olsa aklında yürüyüp kalbinin salıncağında düşmekten korkmadan sallanmalıydım. Kabul ediyorum, günler günleri aylar ayları yıllar yılları takvimler sensizliği kovalasa da, ben seni kalbimin kuytusunda saklayıp kendime dahi anlatamasam da seni unutamadım. Hâlâ seni görmek istediğimi, hâlâ sesinde yaşamak gerçeğimi hâlâ tek mutluluk sebebimin sen olduğunu bilmeden öl E mi… Bir heves değildin sen, sen yaşamaktın; sen kalbimden kalbine köprü kurmak isteyip canıma canından can katarak yaşamak ve yaşatmak istediğim tek gerçektin. Kimselere dokunmadı bu eller, kimselere dokunmadı bu yürek; kimseleri aramadı bu gözler… Sen yaralı kalbimin affedemediği hayata küskün tek yanı… Seni özledikçe seni sevmeyi yeniden sevdikçe seni hasret pamuklarından çıkarıp bende yaşamanı diledikçe senden daha çok nefret ediyorum. Sen hayatımın tek keşkesi, hayatımın tek kahredilesi, tek yaralı yanısın. Sana hasretlerden umut çiçekleri açtırdıkça kalbim; kalbimden nefret ediyorum. Biliyorum… Özlemediğini, özlemeyeceğini, gelmediğini, gelmeyeceğini biliyorum. Kimi seversin diyerek sordum kalbime; şimdi kiminle mutluluk seferinde uyutursun beni… Bulamadı, bulamadım, bulamadık. Kalbimin ritmini ölünceye dek durdurmuş olan yâr… Bazen yaşayıp yaşamadığımı bile hissedemiyorum. Halbuki senli sevda köşklerinde en sevdiğim mutluluğu tadarken yaşamak güzeldi, yaşardım soluksuz kalacağımı sandığım aşk şükürlerinde. Tamam; kabul ediyorum, ben hâlâ sen dolu gözyaşlarımla gözlerim buğulanıp etrafı göremeyeceğim zamana gelinceye dek senin için ağlıyorum. Şunu da biliyorum, bir gün o güzel gülüşünü yeniden görmek nasip olursa bana; uzaktan da olsa… Seni affetmeyeceğim. Acı çektiğim gecelerce, yalnız ağladığım gecelerce, gururumun kahredilişinde seni ölünceye dek asla ama asla güneşli günlerimi benden çalıp beni karanlık günlere attığın için affetmeyeceğim. Sana sevda sofralarında gönlümce aşk uğurlu çorbalar içirecek, hastalandığında ateşini aşkımın ateşiyle yok edecek, ömür köprülerinde sırf ikimiz için atlamayı göze alacak; yalnız seni hep seni yine tek seni sevecektim. Tamam, kabul ediyorum. Dinlemekten korktuğum şarkılarca, izlemekten korktuğum filmlerce, özlemekten gebermeyi düşündüğüm anlarca, senden nefret edip seni çok ama çok çok çok sevdiğim yıllarca çok tek seni hep seni yalnız seni özledim. Hayatımın uysal günahlarında yalnız başıma bir hayale kanmışçasına sende yalnız senli günleri sevdim. Hâlâ aklımda tek sen varsın. Hâlâ kalbime bir baksan orada canım çok acısa da sen varsın. Anlatmıyorum seni kimselere; artık kendime ve şarkılara bile… Çile rüzgarında saçlarım uçuşuyor; gözlerin saçlarıma değdi sanıyorum. Kabul ediyorum; ayak bastığın yerlerden geçmek fikri bile korkutuyor. Ayak izine takılırım da kendi yolumu bir daha bulamam diye korkuyorum. Hâlâ tek seni sevdiğimi biliyor musun acaba… Seni mahşer günümün gözlerine kanmayacağı dakikalarca tek nefretle seveceğimi biliyor musun acaba… Gençliğimden çaldın, bu kez helali hoş olsun demeyeceğim sevdiğim. Çaldığın gençliğimce canını yaksın gençliğin; çaldığın mutluluklarımca canını yaksın o çok sevdiğin…
Dilara AKSOY