Bazen çok saçma her şey. Bazen de hiç önemsemem, umruma gelmez dediğin şeyin gözünde anlamlanabileceği kadar şaşırtıcı… Hayatı tanımlamak ne kadar mantıklı ki? Belki de onu tanımlayan en iyi kelime “TANIMLANAMAZ” oluşu… Çünkü her an bir sürpriz değil mi? O zaman bu sürprizler kervanı hayat nasıl sığar ki o kapalı kutulara? Nasıl yeter açıklamaya bizim o kifayetsiz kelimelerimiz? Mantıksız desen değil ama bizim sandığımız mantıkta da değil. Ya hayat tuhaf ya da bizim o muhteşem gördüğümüz zekamız kavramaya yetmiyor bu çetrefilli oyunu. Sahi, hayat bir oyun mu? Eğer öyleyse biz neyiz bu oyunda? Neresinde sahneliyoruz rolümüzü? Ne ki rolümüz? Figüran mıyız? Yoksa başrol mü? Ya da sadece seyirci mi? Hangisi olduğumuz önemli sanki… Hayatı yöneten başrol olmak varken figüran olmak fazla cazip görünmüyor sanki… Ya seyirci olmak? Her şeyden uzak sadece sunulanı izlemek, onla yetinmek… Öylece seyretmek… Fazla gereksiz hissettiriyor insana kendisini sanki. Öyle değil mi? Belki de bir karar vermeli en güzeli. Bilmeli ne olmak istediğini bilmeli ki ne olup ne yapacağına karar vermeli bir yön çizmeli kendine. Her şeyin anlamlı gelebilmesi için kendine.