Saçmalamayın!
Bir kadın gözlerinden çürümeye başlar önce.
Kendinizi ilk gördüğünüz yerde yıkar cesedinizi…
Defnetmek de yüreğine kalmış iştir
Öyle ya gerisini bir kendi bir Allah bilir ..
Benim de dudağımda ağdalı bir gülüş,
İçimde alaycı kuşların ıslığı var.
Çok önceden geçtim tozunu yuttuğunuz sevda yokuşundan.
Ben o yokuşlarda soluksuz kaldım
Sarsılıp sarsılıp yıkılmadığım duruşlarımda yitirdim gençliğimi.
Topaklayıp dağ yaptığım umutlar üstüme yıkıldı.
O yemin eden sevdaları da anladım
Hepsi uzaktan adamdı?
Sessizliğe haykırıyorum hâlâ
Sizin de yorgun düşleriniz biliyorum.
Çırpınmak anlamsız, her seferinde ses getirecek düşüşlerim.
Belki biraz sigaramın dumanından çekersiniz ciğerlerinize,
Geceler daha uzun
Beklemeyin!
Ilık yağmur kokusu getiren olmayacak,
Uzun bir süre uğramayacak bahar ikliminize.
Yıllarca güneşi görmedim sanacaksınız
Lakin o gün her gün doğacak avuçlarınızda.
Biraz kibirleniyorum içimdeki çocuğa,
‘Ben büyüğüm’ desem de o çocuğun duygularına.
Hep o galip geliyor.
Yine de yorulmuyor haykırışlarım
Sessizlikte hep sensizliğe çarpıyorum.
Sırtımızı yumruklayan o kanlı yumruk, bir etti morgumuzu.
Aynı sedyede ayrı faillere meçhul edildik.
Nerde nasıl yarımlaştığımızı aklımız almayacak hiç bir zaman.
Dert deşerken, saçlarımızdan dökülen taşlar başucumuza konuldu.
Ayaklar altında ezilen o boyumuzdan büyük gururumuz kadınlığımızı da unutturdu.
Zira o çok sevdiğimiz adamlar fahişe kasıklarda tutarken yasımızı.
Terli çarşaflarıyla kundakladı ruhumuzu.
Ay’ı güne yapıştırmak, yıldızı buluta taşımak,
Denizi dağa çıkarmak
İnanın imkânsız gelmiyor,
Bu acının geçeceğine inandığım kadar…
O’da hastalıklı bir göğüsten emmiş olmalı karakterini
Başka türlü aklım almıyor şerefsizliğini…