Alsam, götürsem seni
Nereyesini bilmek olmasa
Gitmek olsa yalnız
Yalnız, gitmek olsa
Çamdan avlular versem Gözlerine
Bir bahçe versem, bir bahçe versem ki,
içinde iklimler olsa yalnız
Ve versem, Bir bardak suda,
hiç Kirletilmemiş bir deniz sana
Dokunsak,
doyacağımız bir gönlün açlığında ağızlarımız
Ama sen boyuna kıvırıyorsun,
geniş omuzlu Yalnızlıklarına eteğinin pilisini,
Boyuna kıvırıyorsun.
Bir tamircinin elinden emekli,
onurlu bir kir gibi anımsıyorum acılarının yüzünde parlayışlarını
Kör olası parlayışlar,
kör edesi parlayışlar,
yüzünün silinemeyesi gizli lekesi.
Adımlarına bin gel…
Sen bir gel, ben bin geleyim.
Çiçekli masa örtüleri ve demli çaylar var sana
Ve Dikine kesilmeye meyilli bileklerin diliyle Bir el,
bir el ve,
sevilmekten ölünesi akşam üstleri
Yusuf Sinan