Şehirden kilometrelerce uzaklıktaki bir dağın eteği, dağın kendisi gibi karla kaplanmıştı. Pek tabii o gün yine karlı bir geceydi. Sessizlik neredeyse rüzgarın uğultusunu bastıracak ve en ufak bir çıt çıkmasına dahi izin vermeyecekti. Bütün sesleri boğup yok ediyordu adeta sessizlik. Yağan kar tanelerinden birkaç tanesi dağın eteğindeki sık ağaçların seyrekleştiği bölgede bulunan bir baraka evin bacasından içeriye doğru süzülürken, bacadan çıkan dumanla buluşunca eriyorlardı. Pencerelerin arka tarafına soğuk girmesin diye tahta çakılmış evin içinde, bir adam vardı. Salaş bir sandalyede oturuyor ve önündeki salaş masada duran deftere bir şeyler yazıyordu. Ara ara gözlerini kısıyor ve bir şeyler düşünürken üzerinde dumanı tüten kahvesinden bir yudum alıyordu. Elmacık kemikleri ilk bakışta onu heybetli gösteriyordu ne var ki heybetli görüntüsü bir müddet sonra yok oluyor ve kibar bir adama dönüşüveriyordu. Saçları ve sakallarıysa üzerindeki beyaz kazak ve açık gri pantolon ile birleşince dışarıdaki hava koşulunda kamufle olmak için biçilmiş kaftan gibiydi.
Saat 3:40 sularına geldiğinde son sayfalarını yazmakta olduğu romanını hala bitirememişti, tıkanmıştı heybetli görünümünün perdelendiği zarif adam. Bir sigara yakmak için tabakasına uzandığında gözü, önünde duran küllüğe kaydı ama dayanamayıp bir sigara daha yaktı ve düşüncelere daldı derken birisinin alacağı varmış gibi kapıyı vurmaya başlamasıyla irkildi. ”Kim olabilir ki bu saatte ve bu soğukta, bu kuytu ormanda” diye şüpheyle düşünürken saçına aklar düşmüş adam, istemsizce masanın altındaki gizli bölmeye gitti bir eli, korkmuştu. Uzandığı altı patları alıp arkasında saklayarak kapıya doğru yöneldi. Kapıya doğru yönelmişti ama birden arkasını döndü, zira daha demin oturduğu sandalyenin arka tarafındaki pencereye birisi vuruyordu. Sonra yüksek sesle ”kim o, kim var orada” diye seslenmekteyken sessizlik, bütün sesleri yutmuş gibiydi, dışarıda yalamadığı bir yer kalmayan rüzgar dahi dinmişti. Bu durum gençliğine veda etmiş olan adamı hayli ürkütmüştü, ancak tecrübelerine dayanarak korkusunun üzerine gitmesi gerektiğini düşünüp bel hizasında tuttuğu altı patları kapıya doğru yöneltip hızla kapıyı açınca karşısında 30’lu yaşlarında bir kadın ve tahminen ergenliğe yeni girmiş genç bir kız gördü. Birbirlerinin ellerini sıkıca tutmuşlardı ayrıca titriyorlardı. Kadının kızı” lütfen bizi içeriye alın bayım” derken yüzüne takındığı o masum bakış adamın yüreğini ısıtmıştı, dışarıdaki soğuk havaya rağmen. Korkusunun tahtını huzurun kaptığı adam davetsiz misafirleri biraz süzdükten sonra içeriye buyur etti. Genç kız ve annesi içeriye girer girmez kapıyı kapattı adam.
”Gecenin bu saatinde, bu soğukta ne işiniz var anlatın bakalım”diye söze girmeden saadete geldi ilk bakışta heybetli duran adam. Gecenin bir yarısı güneş gibi parlayan altın sarısı saçlarıyla ve kızına da miras bıraktığı masum ve huzur verici bakışlarıyla konuşmaya başladı ömrünün baharındaki anne, üstelik yüzünden okunamayan bir heyecan vardı sesinde”Bir adam, kocamı öldürdü..peşimizde…bizi koru..buralarda olmalı..yardım et.” ” Önce bir sakin olun, rahatlayın hem siz bu adamı tanıyor musunuz?” Korkmuştu, korkusunu belli etmemek için çabalarken saçmalamıştı heybetli görünümü ve zarif görünümü arasında gidip geliyorken anne ve kızının gözünde. Genç kızın yüzünden silinen masumiyetin yerini şaşkın bakışlar almıştı ve sesi sitemkar bir perdeden yükseldi” Peşimizde bizi öldürmek isteyen bir adam var ve rahat olun mu diyorsunuz bayım? Bizi öldürmek isteyen bir adam peşimizde ve onu tanıyıp tanımadığımızı mı soruyorsunuz bize? Kimin umurunda söyler misiniz? O, bizi öldürecek.. lütfen bizi koruyun.” Kızın söyleyecekleri bu kadardı, kısa ve net, ancak adamın korkudan saçmaladığını nasıl bilebilirlerdi ki, küçük bir sessizlik girdi araya ve o sessizliği bozan bir çatırtı yükseldi adamın tam arkasında duran kapının önünden. Kadına ve kızına korku dolu gözlerle bakakalan adam aynı korkuyu onlarda da gördü. Gördüğü başka bir şey de olabilirdi. Akabinde belkide gecenin en yüksek sesi yankılandı kulaklarda, önce kapıyı kırdı sonra korkulu gözlerle bakan adamın sırtına saplandı kurşun ve bir tekmeyle açıldı kapı ardına kadar. Kadın ve kızı koşup av tüfeğiyle içeriye giren adama sarıldılar. ”Ne?” diyebildi kanlar içinde yerde yatan adam ”Ne?”.
Devamı Gelecek…