Her film yönetmeni Nefise Özkal Lørentzen kadar titiz olsaydı, Dünya’daki bütün eleştirmenler aç kalırdı. 20 yılı aşkın süredir Norveç’te yaşamakta olan Lørentzen son belgesel filmi Manislam ile bu savı değişmez bir kanuna dönüştürdü. İslam ve cinsellik başlığı altında ele aldığı üçleme ile batı dünyasının zihnindeki tabuları sallayan Türk yönetmen, Norveç’e ikinci bir 11 Eylül vakası yaşattı. Fakat Manislam’da nefret ve şiddet yerine sevgi ve diyalog ile düzenlenen bir saldırıdan bahsediyoruz. El Kaide tarafından düzenlenen terör saldırılarıyla yerden yere vurulan İslam anlayışı, Nefise ve ekibinin çalışmaları ile sil baştan ele alınıyor.
Nefise’nin 6 yıllık İslam belgeseli serüveni 20 Mayıs Salı Akşamı Oslo’da düzenlenen gala ile varış noktasına ulaştı. Galanın açılışını gerçekleştiren tecrübeli yönetmen, konuşmasının sonunda Soma’da yaşanan maden katliamına dikkat çekerek 600 kişilik salonu bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Kor haline gelmiş bir kömür gibi yanmakta olan Soma’nın kalbinden binlerce kilometre uzaktaki 600 yürek, bu sayede Soma’nın sıcaklığını yanı başında hissetti. Bu sessiz protesto ile sanatın, şiddetten çok daha etkili bir silah olduğunu hepimiz bir kez daha görmüş olduk. Zira Norveç basınında Manislam’a dikkat çekecek her makale yazısı şüphesiz ilk önce Soma’yı anarak başlayacak. Bu hareket, aynı saatte düzenlenen 1000 Soma protestosuna bedel.
Filmin içeriğine dönecek olursak, daha önce İslam ve Eşcinsellik (Gender me), İslam ve Kadın (A balloon for Allah) filmleriyle cinsellik konusunu irdeleyen yönetmen, son filmi İslam ve Erkekler (Manislam) ile dinin yobazlar tarafından suistimal edilen motoruna sağlam bir darbe indiriyor.
Yönetmen bu üçleme ile İslam toplumunu dıştan içe 3 halkaya bölüyor. Nefise Özkal Lörentzen, toplumun en zayıf bireyinden, en güçlüsüne doğru yaptığı yolculukta ilk önce Müslüman ülkelerde hayatta kalmaya çalışan eşcinsellerin yaşamlarını gözler önüne sermişti. İkinci belgeselinde ise toplumun ikinci ezilen tabakası olan kadınları ön plana çıkarmıştı. Dün gece gerçekleştirilen Manislam galasında ise diğer iki tabakanın tam merkezinde bulunan erkeklerin Müslüman ülkelerinde yaşadığı zorluklar sergilendi. Bu noktada önemli birkaç ayrıntının altını çizmek isterim: Manislam, İslam ülkelerindeki şiddetin ve kaos ortamının sebebini erkeklere bağlamıyor. 70’li yıllardan alışkın olduğumuz erkek düşmanı bir feminizmi desteklemiyor. Aksine, İslam dininin yanlış yorumlanmasıyla yaşamları bir cehenneme dönüşen milyonlarca erkeğin mezalimini tüm dünyaya gösteriyor. Nefise, aynı zamanda batının ukala belgeselcileri gibi ‘Aman efendim, İslam dini şöyle tukaka bir anlayıştır.’ da demiyor. 3 halkanın merkezine sevgiyi koyarak, İslam’ın içindeki güzelliği yedi düvele duyurmayı amaçlıyor. Elif Şafak’ın romanındaki gibi her şeyin tam ortasında bulunan, tüm evreni çekip çeviren AŞK…
Manislam bünyesinde, İslam’ın reformu için dünyanın dört bir yanında cansiperane çalışan Bangladeşli, Kuveytli, Endonezyalı ve Türk Martin Luther’ler ile tanışıyoruz. Sizlere önceden filmi anlatmak istemiyorum ama Nefise Lørentzen bir şair gibi hayatın içinden spoiler veren bir yönetmen olduğu için belgeselde gördüklerimi anlatmakta bir sakınca göremiyorum.
Hepimizin Gezi eylemlerine verdiği destek ile çok daha yakından tanıdığı Anti-Kapitalist Müslüman İlahiyatçı İhsan Eliaçık Hocamız Manislam’da hikâyesi anlatılan kahramanların başında geliyor. Hocamızın filmdeki sözlerinden hatrımda kalan şu çarpıcı bölümü sizlere aktarmak isterim: “İki çeşit din vardır. Bir, ölü din. İki, yaşayan din. Ölü din, dünyadaki ömrünü tamamlamış olan dinlere verilen addır. Yani namaz kılarak, tespih çekerek, anlamadığı dilde dua ederek devam ettirilen din, ölü dindir. Bu gayeye hizmet eden insan, çevresindeki hiçbir insanın derdine merhem olamaz. Yaşayan din ise geçmişteki peygamberlerin yapmış olduğu gibi insanlık adına çalışmaktır. Zayıfın yanında olmaktır. Türkiye’deki Kürt, Türk’e eşit olana dek ben Kürt Kardeşimin yanındayım. Zengin fakir ile eşitlenene dek, ben fakirin yanındayım… Bizim yaşamak istediğimiz eşitlikçi İslam anlayışı budur. ” İhsan Hocamızın sözlerine ek olarak ben de naçizane görüşümü not düşmek isterim:“Dünya’nın ilk aktivistleri peygamberlerdir.”
Film müzikleri dünyaca ünlü Türk Neyzen Mercan Dede tarafından hazırlanan Manislam belgeseli Norveç Devlet Kanalı NRK Televizyonu için çekilmiş bir yapım. 3 yıllık bir emeğin ürünü olarak ortaya çıkan belgesel aynı zamanda Dr. Naif Al Mutawa’nın dünyaca ünlü süper kahraman serisi The 99’ı ele alıyor. İçi süper kahramanlarla dolu bu ilginç hikâyenin ayrıntılarını siz izleyicilerimize aktarmıyorum, ama filmin sonunda bir konuşma yapan Dr. Mutawa’nın şu cümlelerini paylaşmayı bir görev addediyorum: “Din, özünde çok güzel bir şey ama politika oldukça çirkin bir mahlûkat. Bu yüzden, benim gözümde din ve politika hiç evlenmemesi gereken karı koca gibidir. Din ve politikanın evliliği büyük sorunlara gebe kalır ve kendilerinden daha beter çocuklar dünyaya getirir. O çocuklardan doğan nesiller ise daha çekilmez bir hal alır ve bu durum bu şekilde devam eder gider. Ta ki, birileri ortaya çıkıp, duruma dur diyesiye kadar.” Dr. Mutawa’nın bu sözleri, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bağışladığı laiklik ilkesini özetler nitelikte.
Sonuç olarak, hazırladığı bu muhteşem İslam belgeseliyle Norveç’teki Türklerin ve Müslümanların göğsünü kabartan Nefise Özkal Lørentzen’i insanlık adına tebrik ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum. Çok öncelerde din ve politika evlilikleriyle dünyaya gelen Taliban benzeri vahşi rejimleri durduracak olan en güçlü silahların sanat ve eğitim olduğuna sayesinde bir kez daha şahit olduk. Teşekkürler Nefise.
Film Fragmanı için: http://vimeo.com/user1405891/review/93468920/9a8dca822e