öyle bir savaş meydanı ki
göz çanakları yağmur duasına çıkmış
ellerde kalan tek şey bakışlar
ki
eller paramparça
kanlı bir mendil tutar
kanayan yürekleri
düşünceler bile yoldan çıkmış
bir eda havada
sarhoşça
öyle bir savaş meydanı ki
çocukların hayallerine korku sıkılmış
dilleri alınmış dillerinden
sonra konuşun diye
ortalık yıkılmış
ne bir ana feryadı kar etmiş
ne de bir baba emeği
gökyüzü bile düşman kesilmiş
bulutlar hırçın
yağmurlarıyla bıçkın
aşk üstünde aşk kalmamış
öyle bir savaş meydanı ki
iki renk
siyah ve mavi
saklanıyor sanki bir yerde umutlar
rüzgar sonrası
yaratabilmek için geleceği
içlerinde özgür vardı
hani
durun gitmeyin
nereye be durun
hey kime diyorum
hani saklanmışlardı
hani
öyle bir savaş meydanı ki
anlamı yok artık direnişimin