Bir bahar sabahıydı sanırım.Hep kalabalık olan cadde sakin bir sabaha uyanmıştı ve bendim aklımda düşünecek bir şeyi olmadan yürüyen, bendim az ötede renkli zarf içinde kağıt parçası bulan. Artık düşünecek bir şeyler vardı.
İnsanın kendini yetiştirmesi ne kadar zormuş.Hiç bitmeyecek bir yap-boz gibi hissediyorum kendimi.Hiç tam olmayacak,hep eksik hissedecek.Bitirmeye çalışırken sürekli yeni parçalar,renkler keşfedecek gibiyim.Zamanım dolduğunda geride oluşturduğum şekil ne kadar anlamlı ise o kadar iyi.
Bazen de o yap-bozun küçük bir parçası kadar değersiz hissediyorum.Bütün şeklin ağırlığını taşıyan ama tek başına hiçbir anlamı olmayan bir parça gibi.Bir o kadar çaresiz.Kaçacak yeri yok,konuşacak mecali yok..
Hani sürekli söylerler ya; “kendin için yaşa, ..bunu kendin için yapıyorsun,..yapamazsan sanki zararı bana..” Ya kendim için yaşadığımı düşünmüyorsam.Farkında değiliz hepimiz birbirimiz için yaşıyoruz.Yani başkaları için yaşıyoruz.”Onlar böyle yapıyor,evet normal olanı bu,ben de böyle yapmalıyım.Eğer tersini yaparsam dikkat çekerim,aykırı olurum.”
Övünülmesi gereken bir oyuncak olamam,sırf sıradan olana ulaşayım diye de haksız yere başkalarının beni kırmasına izin veremem,onlara teslim olamam, istemeyerek bir yere de varamam.Farklılıktır insanın rengi,farklılıktır plansız hayallerin gerçekleşme nedeni.
Bazen öyle hissediyorum ki, sanki on yıllarca yaşamışım,neler yapmam gerektiğini öğrenmişim.Sonra geriye , tam bugüne dönüp aklımda kalanları yaşamaya çalışıyorum.
Sessizce,kendi kendime, kendi iyiliğim için..