Artık ”büyük göçler” olarak nitelendirebileceğimiz bir ”bayram” daha geldi çattı kapımıza. Yer yer rüzgârlaranan semtleriyle İstanbul, ”uğurlar ola” diyor tatil sevdalılarına. İlk gününden güz hissi yaratmaya çalışan İstanbul’dan köşe bucak kaçıp, tatilin son demlerinin yaşandığı ”tropikal” iklimlere göç çoktan başlamıştı.
Uzayan bayram tatilleri ile neredeyse ”olmayan bağlarımız” ipek böceği ipliğiyle birbirlerine bağlı artık. Bayram demek şu saatten sonra baklava, kadayıf, şekerpare, sarma, kolonya değil; deniz, kum, güneş ”muhteşem üçlemesi”. Yaza elveda demek bir hayli güç de olsa İstanbul durumun farkında. Bazen hoyratlaşıp kafamıza taş atarmışçasına dolularıyla hatırlatıyor bize, bavulları rafa kaldırmanın vaktinin gelip de geçtiğinin.
Şekerpare bir insanı bu denli etkileyebilir mi demeyin. Bakın insana ”bayram şekeri” bir yazı bile yazdırabiliyor, pare pare kültürel değerlerine elveda derken.