Yaşamımız boyunca hepimizin insani duygularla oyalandığının farkındayız. Nefret, sevgi, hüzün, kıskançlık, mutluluk… İçimizde alevlenen bu duygular yüzünden farkına bile varmayız baharda ayrı bir güzel olan kuşların cıvıltılarını. Oysa biz bahar mevsimini alerjiden ibaret olduğunu düşünürüz. Bahar alerjisinin verdiği bitkinlik bize sinir ve nefret olarak geri döner. Ardından sabırsızlık duygusuna yenik düşen iç sesimiz kendi kendine söylenmeye başlar.
“Yeter artık!”
İşte biz bu kadar kolay pes eden varlıklarız.
Tabii bu denli çabuk vazgeçmemizin arkasında yatan bozuk yaşam tarzlarımızı değiştirmemiz artık çok geç. Beslenmemizden tutun da soluduğumuz kirli havaya kadar bir çok nedeni var. Ektiğimizi biçiyoruz elbet. Başından beri belirttiğim doğaya saygısızlığın şimdilik son hali olan sanayi devrimi yapılaşması aslında bizi biz olmaktan çıkarıyor. Yani menekşenin kokusunu toprağıyla koklamak yerine bize belli bir ücret ödeterek parfümünü satıyor. Aldığımız parfümle beraber mağazadan çıkıp eve gidiyoruz. Neredeyse bir ay evden çıkmıyoruz ve yine bahar mevsimi geldiğinde yeniden bir yerlerimiz ağrıyor. Sonuçta muhteşem insanoğlunun muhteşem evrimi.