Evdeydim oturuyordum, canım sıkıldı biraz dışarı çıkıp yürümek istedim. Giydim üstüme cepsiz beyaz elbisemi düştüm yollara. Offf, ne yalnızdı dışarısı öyle, yüzlerce çeşit maskeli insan, rengarenk elbiseleri ve ellerinde soru işareti desenli balonlarıyla yaprak misali savruluyordu yalan rüzgarlarında. Birşey dikkatimi çekti, her yanından geçtiğim bana garip garip bakıyordu. Önce nedenini anlayamadım ta ki yanımdan geçen küçük bir çocuğun annesine sorduğu soruya kadar. ” Anne bu abinin maskesi nerede? Bak elinde balonu da yok. ” O an irkildim, evet maskemi kaybetmiştim yüzümde yoktu, balonumsa patlamıştı. Bu yüzdendi bu bakışlar. İnsanlar gördükleri karşısında şaşırmıştı, maskesiz dışarı mı çıkılırdı, ayıp çok ayıp ! Herneyse ben bu bakışlara aldırış etmeden yürümeme devam ettim. Sağımda solumda bir sürü evler, dükkanlar, kafeler. Ama hepsinin önünde kocaman bir soru işareti olan tabelalar vardı. Derken bir evin önünde durdum, o evin önündeyse hiçbir şey yoktu. İlgimi çekti, evin sahibiyle tanışasım geldi. Kapıyı çalıp içeri girmek istedim ama evin kapısı da yoktu. Seslendim ” kimse yok mu ” diye bir ses geldi içeriden ” kimseler yok, giriş serbest “. Ben de daldım kapıdan, önüme labirent şeklinde basmaklar çıktı. Basamakların önünde bir tabela üstünde ” Pencereye gider ” yazıyordu. Merak ettim ne penceresiydi bu acaba ? Yavaş yavaş çıkmaya başladım yukarı doğru, basamakların ilk altısı ayrı ayrı dizayn edilmişti. İlk basamakta bir beşik figürü vardı, ikincisindeyse bir balon ve şeker. Üçünücüsünde kitap ve kalem, dördüncüsünde birbirini tutan iki el, beşincisindeyse yarım bir kalp. Altıncıya geldiğimde gördüğümse sadece kurumuş, ağlayan bir ağaç figürü. Diğer basamaklarda hiçbir şey yoktu. Ta ki son basamağa gelene kadar. Son basamakta bir mezar taşı figürü vardı. Son basamağı da çıktıktan sonra önüme bir kapı geldi. Kapının da üstünde bir yazı vardı : ” Kapı aslında pencere ” diye. Meraktan çatlamaya başlamıştım biraz da korkuyordum. Acaba ne vardı kapının ardında ? Dayanamadım ve kapıyı açtım. Evet, gerçekten kapı aslında bir pencereydi, dışarıya açılan bir pencere, ama bir de balkon vardı korkuluksuz. Balkona çıktım ardından ve gördüğüm manzara karşısında öylece kaldım. Gördüğüm şey; insanların maskelerinin çıkmış, balonlarının patlamış haliydi.. Ve hepsi ağlıyordu…