Sevgilim odanın içersinde daireler çiziyor.
Yalın ayak ve sıcaklığıma aldırmadan. Sıcağım çünkü birikmiş duygularım dairelerden kurtulmazsa yok olacağım. Aldırışı yok, bu sanatsal devinim. Seçilmiş en nadide atomlardan oluşan eli tualinde ve odanın içersinde daireler çiziyor sevgilim…
Odanın ortasındayım. Odam 4 duvar. Yırtılsam, bölünsem, sevsem ve ölsem de yine var elde 4 duvar. Her duvarda çatlaklar, her çatlakta eski hayatlar var. Kirişlerinden okunuyor, mühendislerin okul yılları, Çatlayan sıvalardan çözümleniyor evde doymayı bilmeyen bebelerini bir türlü doyurmasını beceremeyen işçilerin terleri, hünerleri.
Birçok insana ait odanın tam ortasındayım. Milyon hayatı ve çıkarımsız yaşamların sergilendiği 4 perdeli bir sinemanın her koltuğundayım.
Düşlerimi çalıştırdığım masa biraz dağınık. Hiçbir zaman ikinci bir insan olmama olanak vermeyecekmiş gibi kabaran lisan sözlükleri. Üstüme atılmış iftiralar, aşklar, gayrısını bilmediğim meşrular gibi herkese herkes tarafından sunulan ve yalnız kendime açtığım telefonlarım.
Ve masamda köpeğim.
Çoğu kitaplarda yazmasa da, her biri bin yıllık tarihi ve tarihleri ile imlasal keşfi, kişisel devrimleriyle; biz anayasasız kimlikli insanlar gibi bir canlı benim köpeğim.
Tükendiğim;
Bir uçurumun kenarından aşağıya istemsizce, sıkıla sıkıla düşerken o güne kadar hiç fark etmediği; çıkıntılara, yaban bitkilerine tutunmaya çalışan ve neye yaradığını bilmediği bu nesnelere özlemle, utançla bakan bir insanın göz bebeklerindeki dehşet ve çaresizlik gibi; tükendiğim ve tükenirken ürettiğim masamda,benim köpeğe benzeyen yüreğim.
Sevgilimin elinde Hb kalemi, dairesel devinimden kurtulup odada kaçışlar yakalayan doğurgan bir memeli.
Her doğumun ya da ölümün başıdır yaşam. Doğumu yaşamla aldatmak zorunda kalınan bir azrail köşe kapmacasında, sevgilimin doğurduğu kaçışları, bu odadaki kurtuluşları göremeyerek ölmekte benim genç bedenim. Her anımda; bir darbeyle sıkışıp kalacakmışçasına, her arkasını döndüğünde hayatı acıtacakmışçasına, her kaçışı bulunduğunda duvardaki çatlaktan işçinin evine dalacakmışçasına yaşama salı verilmiş, ölümü 20 yıl tecilli bedenim.
Bir misyonu yüklenmek gibi önemli bir vazifeyi yerine getirmesinde özendiğim masamda; kayıp puzzle parçacıkları, gazete ilanları, ölümüne susamış bir adam gibi çay içerken tükenen ve ölümü teselli ettiğim sigara izmaritleri. Edebi neşriyatına akıl erdiremediğim yazarların en can alıcı ve sıkıcı eserleri. Ve kimlik bilgilerim.
Kalabalık arasında sendeleyip te yere düşen bir ihtiyar gibi sırtından tutup kaldırdığım aklıma soruyorum. Soranları düşünüyorum, sorgulananları. Bizler için seçilmiş yaşam, din, dil, ve düşünceleri benimsemeyenleri, tıpkı benim şimdi olduğum gibi köpekleşen vicdanları ile bırakılanları ve bir sokak köpeği gibi öldürülen insanları düşünüyorum.