Bu makaleyi evetçiler için kaleme aldım! Anadolu toprağında yetişen; dil, din, mezhep ve de etnik köken ayrımı olmaksızın, ön yargısız okunması gereken yazı olarak değerlendirilmesi, yazıya daha çok anlam ve önem kazandıracak.
Zira yazının amacında; ne siyasi kaygı, ne bireysel makam, mevki ve de ekonomik hesap ve beklenti olmadan kaleme alınmıştır.
Yegane kaygımız Devletimizin bekası, milletimizin bölünmez bütünlüğü: çoklarımızın geleceği ve kuşkusuz hukuk devleti kaygısıdır.
Konuya girmeden önce bir kere daha açık kalplilikle altını çizmek isterim ki, yazdığım yazı karşılığında hiçbir kurum, kuruluş kişi ya da kişilerden maddi ve manevi beklentimiz yok ve olmayacak.
Değerli Dostlar!
Türkiye zor bir sınavdan geçiyor. Sözlerim şaka falan değil! Ülkemiz iç ve dış düşmanların kuşatması altında. Tıpkı 1915 yılında ki Çanakkale boğazını istila eden müttefik kuvvetlerin; boğaz sularına savaş gemilerini demirlediği gibi demir attı düşman; hem karadan hem denizden kuşattı.
İstanbul, Ankara, Kayseri/ Gaziantep , İzmir ve diğer İllerimizde patlayan canlı bombalar; terör saldırıları ve bedel ödeyen yüzlerce insanın akan kanın gerçek sebebi bu iç ve dış istiladır.
Bu istilayı önlemesi için milletten yetki alan, TBMM Türk milletini temsil edenler, Türkiye Cumhuriyeti ve de onun şahsında Devlete savaş açanlarla mücadele etmek yerine kendi zafiyetlerini, rejime yükleyerek, suçladıkları rejimi değiştirmeye gerekçe gösteriyorlar.
2002 yılından beri iktidarı elinde bulunanlara: Türk Milleti daha önce hiçbir siyasi partiye vermediği siyasi desteği verdi.
TBMM’de mutlak çoğunlukla temsil edilmelerini sağladı ve iktidar yaptı. İstediği yasayı çıkartma, anayasayı değiştirme gücü verdi.
Onlar ne yaptı?
Bana sorarsanız iktidara hazır değillerdi, devleti yönetemediler. İç siyasette de dış politikada da ipi çarşafa dolaştırdılar.
Hakkını yemeyelim! Sadece bayındırlık hizmetlerinde iyi şeyler yaptıklarını ifade etmek gerekir.
Onun da sebebini Koç Holdingin Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Rahmi koç Rant ekonomisi diye değerlendirdi.
Koç’un ne kadar haklı olduğunu anlamak için de bal tutanların parmaklarını yalayarak; ne kadar çok semirildiklerini görmek yeterde artar bile.
Neyse konumuz semirmek ya semirilmek değil!
Önümüzdeki 2 ay içinde; önümüze kendi geleceğimiz oylayacağımız bir sandık konacak!
İktidarı elinde bulunduranlar her zaman olduğu gibi bu sefer de kelimeleri tersinden okumamızı istiyor.
Bize Anayasa değişikliğini oyladığımızı düşündürmeyi planlamış! Gerçekten biz yapılan anayasa değişikliğini mi oylayacağız?
Kesinlikle Hayır!
Neyi oyalayacağımızı madde madde sıralayayım ve yazdıklarım üzerine; azıcık düşünün ve oy kullanırken de yüce kitabımız Kur’an’ın diliyle aklınızı kullanın.
Öyleyse neyi oylayacağımızı kısaca özetleyeyim.
-Demokrasi mi istiyoruz yoksa/ Tek adam rejimine mi talibiz?
-Hakimiyet kayıtsız şartsız Milletin(bizim) mi olsun; yoksa Kaddafi- Saddam- Adolf Hitler gibi, bir diktatöre mi teslim edelim.
-Türkiye Cumhuriyeti İlelebet yaşasın mı/ yoksa İran gibi neidüğü belirsiz bir rejime kapı mı aralayalım.
-Bireysel kimliğimize sahip mi çıkalım/ yoksa Allah dururken kula kul mu olalım.
-Avrupa ülkelerindeki ki gibi onurlu birey mi olalım/ başkalarının iki dudağı arasından çıkacak bir sözle kellemizi mi vurduralım.
-Hukukun üstünlüğünden yana mıyız/ Hukuksuzluğu mu benimseyeceğiz.
Kuvvetler ayrılığı olan bir demokratik devlet mi istiyoruz/ yoksa her salataya maydanoz olan birilerinin mutlak egemenliğine boyun eğmeye mi talibiz?
-Hukukun üstün olduğu Kanun Devleti Vatandaşı olmak mı isteriz/ yoksa biri alın şu adamı deyince alınan hukuksuz bir ülkenin vatandaşı mı?
Hatırlayın İstanbul Bahçelievler Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit görevden alınışını.
-Kişi Hak Ve Özgürlüğüne sahip olmaya mı talibiz?
-Fırsat eşitliğine mi talibiz, yoksa kula kul olmayı mı seçeceğiz.
-Kadın ve Erkek eşitliğine mi talibiz olacağız yoksa, Anamızı bacımızı eve mi katacağız.
-Laik Cumhuriyete mi sahip çıkacağız, yoksa saltanata kapı mı aralayacağız?
Benim bu yazdıklarıma siz de bir çok ilave yapabilir, yelpazeyi genişletebilirsiniz.
Elbette bunlardan çok daha fazlası var elimizden alınmak istenen ve bize anlatılmadan, TBMM TV yayınlanmasına bile izin verilmeden yangından mal kaçırılır gibi sayısal çoğunla dayanarak değiştirilen.
Hani bir atasözümüz var ya “Bu pilav çok su kaldırır” diyor. Bu yazı da çok su kaldıracak durumda. Boşlukları siz kendi özünüzde, düşüncenize göre doldurabilirsiniz.
En iyisi çok uzatmayayım da Aydın havası olsun!
Son noktayı koymadan önce derim ki Türkiye’yi orta doğunun yıldızı yapan şey: Laik Demokratik Parlamenter Cumhuriyet rejimidir.
Bizi orta doğuya örnek gösteren ülkeler de bizim bu çağdaş rejimimizden dolayı bu bölge devletlerine örnek alın diyorlar.
İyi düşünmeli, ince eğirip sık dokumalıyız. Şimdi bile Ülkemiz Filistin’e dönmüş durumda.
Kan gövdeyi götürürken, Anaların gözyaşı sel olup akıyor. Çağın en modern rejimi demokratik parlamenter sistem.
Elbette ülkemizde siyasetçilerden kaynaklanan sıkıntılar var. Ama asla bu sıkıntı parlamenter rejimden kaynaklanmıyor.
Bunu bilmek ve rejime sahip çıkmak cumhuriyet çocuklarının asli görevi olmalı.
NOT:
Ben Müneccim Değilim!
Yazdıklarıma bi göz atın, o günle bu günü mukayese edin…
Ne dersiniz?