Herkeste bir kalem. Her kalem fikirsizlik Şurası. Herkes bir şey yazıyor. Her dilin renginde kendiyle hasbıhal ettiği bir tarz, bir üslup, bir esaslı kargaşa bulunuyor. Eleştirel, Deneme, Makale, Şiir… Her dilde farklı bir nota, her telden ayrı bir rüzgar esiyor seher yeline doğru. İradeler bazen soytarılaşan ilahlara kafa tutuyor, ilahlar maddeleşmiş, maddeler tabiata şekil veren maşa. Tabiat, bazen şehvetinden yerinde duramayan fikirleri bastırmaya çalışırken işin rengi fazlasıyla değişiyor. Bazen yazılar ırklara ayrılıp ideolojilerle tarif ediliyor. İdeolojiler öznesiz, özneler ise sıfatı belirlenmemiş zamirler zincirinde kim kimle neyi yaşadığının farkında olmaya çalışıyor. Her yaşayan öldüğü gibi, her kalemin de ömrü bitiyor. İnançlar şimdi düş gölgesinde pastoral seyahatlerde…
Bir sıkıntı var. Peki ama neden bizim “sağ görüşlü ya da muhafazakar” insanımız Sinema eleştirisi veya yazısı, Tiyatro, Opera etkinlikleri ya da Opera hakkındaki tarihsel süreçler, Bir Fotoğraf ya da Resim sergisinin dilini anlatacak, tahlil edecek bir çalışmaya yönelmez. Yazıların, anlatılanların ve araştırılanların çoğu “İman ve Küfür” üzerine. Tamam olsun, olsun da zaten herkesin lisanı, vahdet inancının gölgesi üzerine kurulu. Ama Allah’ın güzelliği sadece ilahi dediğimiz müziklerde değil ki. Ne yani batı müziklerinin teline rakı, şarap mı damlıyor da, ilahilerin bam teline zemzem damlatılıyor?….
Cemil Meriç ne kadar da haklı oysaki… şöyle diyordu sevgili ustam, kalemim ve çok değerli fikir işçimiz;
“Benim trajedim şu bir kaç satırda; sevebileceklerim (yani sosyalistler) dilsiz, dilimi konuşanlarla (yani sağcılarla) konuşacak lakırdım yok. Çünkü Sağ okumuyor. Boşuna bağırıyorum. Sol diyalogdan kaçıyor”
Büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı içersindeyim. Halbuki İslamın bir ideolojisi yoktur. Başında ve sonunda hiçbir takı, ek almaz. İslam vahiydir. Onu fânî olan düşüncelerle ele alamaz yola koyulamazsınız. Ve ben, istiyorum ki kalbi Allah diyen her rengin Kur’anı Kerimi Hz.Ömer’in (r.a) yaptığı gibi, onu okuduktan sonra “Kur’an bana Allah’ın mektubudur’ deyip onu öpüp sarılıp, kokladıktan sonra, batı ve doğu kültürünü iyi bilip iyi mülahaza edip, kapı kapı fert fert, keyfiyeti sadece davası olan bir toplum olmamızdır. Yukarıda saydığım etkinlikleri yaparken ki yalnızlığımın tarifsizliği içerisindeyim. Hepsi bu…