21 sene boyunca konuşmadığı babasıyla konuşuyordu.Ama bi morg gibi soğuktu hisleri.Ve adam her konuştuğunda ağzından ölü bebekler doğuyordu. Doğan her cenin oturdukları masanın üstüne düşüyordu. Masanın tamamı cenin kanlarıyla dolmuştu. Ve yavaş yavaş üzerine doğru akıyordu kanlar. Avuçlarını masanın kenarına doğru getirdi. Kanlar avucuna akmaya başladı. Tiskinmedi,ürkmedi hiç. Adam konuşmaya devam ediyordu. Çocuk avuçlarının içine dolan kanlara bakıyordu. Parmaklarının arasından yere akmaya başladı kanlar. Aldırmadı çocuk. Avucunun içine bakmaya devam etti ve avuçlarının içine kanlar dolmamaya başladı. Avuçlarının içinde ki kanlar bir an da cenine dönüştü. Göbek bağı bile kesilmemiş bir cenindi bu. Uyuyor gibi duruyordu ama ölü olduğunu biliyordu. Sakince kendine doğru çekti avucunu sanki uyanacakmış gibi ağır ağır sarsmadan. Sol göğüs kafesinin olduğu bölgeye kadar getirdi. Sanki emzirecekmiş gibi. Öylece bakıyordu cenine. Beyaz tenine,daha gelişmemiş bedenine. Sonra diğer ölü ceninlerinin yanına koymak için masaya doğru götürdü avucunu. Sakince diğer ceninlerin yanına bırakacakken gözlerini aniden açan cenin çocuğun bileklerinden tutarak:
– Oğlum diye bağırdı. Yerinden sıçradı çocuk. Nefes nefeseydi. Masaya bakıyordu. Gözleri diğer ceninleri ve konuşan cenini aradı. Ama masada söylediği hiç içmediği açık çayı,babasının yarısını içtiği uzun 2000 sigarası. Tahta masaya baktıktan sonra yerlere bakmaya başladı. Babası da ayağa kalkmıştı ve oğlunu izliyordu. Yanına gelip:
– İyi misin oğlum ne oldu? diye sordu
– Sen kötü günlerimi biliyor musun ki? dedi bir ölü katılığı şeklinde.
Adam çocuğunun yüzüne baktı bir morg görevlisinin müteveffaya baktığı gibi. Çocuk kalktığı sandalyesine oturdu. Soğumuş çayını yudumladı iki kere. Adam da oturmuştu kalktığı yere. Sigarasından kalanı çekti zifire bulanmış ciğerlerine. Çocuk avuçlarına bakmayı sürdürdü. Avuçlarına akan kanların sıcaklığını,ceninin varlığını hala hissediyor gibiydi avuçlarında.
– Neden şimdi? diye sordu çocuk avuçlarına bakarken. Adam ilkten idrak edemedi soruyu sonra anladı ve cevapladı.
– Çünkü dedi sigarasının son dumanını da boğazlarından ciğerlerine yollayarak. Korktum dedi adam
– Neyden? dedi çocuk
– Senden dedi adam çocuğun avuçlarına bakan yüzüne doğru.
– Ne için korktun? dedi çocuk kanları ve cenini bulamadığı avuçlarından başını kaldırırken.
– Beni terslemenden beni istemeyeceğinden korktum.
Çocuk babasına bakarken sanki her sabah baktığı aynaya bakıyormuş gibi hissetti kendini. Çünkü babasıyla arasında ki terk fark babasının beyazlaşan saçlarıydı.
– Neden şimdi? diye en başta sorduğu soruyu tekrarladı.
Adam bir sigara daha yaktı. İlk verdiği cevabın aynısını vermeyi düşündü. Ama sonradan vazgeçti aynı sigarasından üçüncü dumanı çekmediği gibi. Adam tam cevap verecekken çocuk girdi araya.
– Neden şimdi biliyor musun? Öleceksin çünkü. Ve ölmeden önce benden özür dileyeceksin. Hayattayken ruhunu hafifleteceksin ki ölümün kolay olsun. Ama ölümün benden daha kolay olacak. Ben her gün öldükçe sen her gün dirildin. Her gün ölmek ne demek bilir misin sen? Bir çocuğun parka gidememesidir. Pamuk şeker yiyememesidir. İlk dayak yedikten sonra kimseye sığınamamasıdır. İlk sakal tıraşını becerememesidir. İlk aşık olduğu kızı anlatamamasıdır. İçtiği sigara için tokat atılıp azarlanamamasıdır. Oturup iki futbol muhabbetti yapamamasıdır. Dertleşip birer kadeh rakıyla felekten bir gece çalamamasıdır. Şimdi söyle hangimiz daha ölü hangimiz daha yaşayan? Ya da hangimiz daha korkak? Benimle daha önceden konuşmayan sen mi? Yoksa ben sana gelip neden benimle konuşmuyorsun diye sormayan ben mi?