Yine bir gün doğuyor bak yaprakların arasından. Yine sessizce uyanıyor doğa tüm varlığıyla. Yatağından kalkıyor insanımız istemsizce. Her zamanki periyodunda hazırlanıyor gideceği yere. Yine aynı duraktan biniyor aynı saatte gelen sitemli otobüse. Bakmıyor şoförün o gereksiz yüzüne. Ofluyor insanımız yeni bir yoğunluk başlıyor yine. Görmeden bakıyor dışarıya, anlamadan dinliyor kulağındaki zımbırtıyı. İniyor yine sessizce,yokmuşçasına orada. Tebessümle ışıklar saçan ufaklığı pas geçiyor her zamanki gibi. Ne yapsın ki zaten. O da gülümsese ne farkedecek ki. Belki çocuk şaşkınca bakacak arkasından. Başardım sonunda onu gülümsetmeyi diye sevinirken çarpacak bir simitçiye. Simitçi başını okşayacak usulca. Görmediği simitçiye en güzel şekilde tebessüm edecek belki. Simitçinin içi dolacak huzurla. Evindeki masumları mı özledi ne. Giderken yoluna dilenci çocuğa bir simit uzatacak. Çocuk şaşkın bakışlar altında sevinerek alacak simiti elinden. Simitin tadı ne güzelmiş diye mırıldanacak içinden. Tam da bu kareyi çekecek karşıdaki fotoğrafçı kız. İşte mutluluk bu diyecek. Karşılıksız verilen bir liralık bir simit. Belki mutluluğu anlatırken bir yazar bu fotoğrafı paylaşacak. Ve insanımız yazıyı okurken iç çekecek sessizce iş yerinde. Günümüzde insanların durumu bu işte. Bir simite ne kadar da sevinmiş düşüncesiyle karışacak bilinçaltı. Bu yüz tanıdık mı ne. Ama yok tanımıyor galiba. Ne bilsin insanımız bir gün bir mutluluğa sebep olacağını. Ona göre hayat çok sıkıcı.