Erken kalkmak zorunda olduğu için kurmuş olduğu saatin sesiyle uyandı.Keyifsiz ve uykusuzdu.Erken uyanmaktan nefret ederdi.Gece erken uyumayı da sevmezdi.Demek ki ;erken olan hiçbir şeyi sevmiyorum demişti bir keresinde, alkol sınırını da
aştığını o cümleden sonra masanın altına kusmaya başlayınca anlamıştı. Gerçi anlamak mı demeli ?Çünkü ertesi gün hiç tanımadığı bir adamın kollarında uyandığında o akşamla ilgili hiçbir şeyi hatırlamıyordu.Adamı seyretmişti uzun
uzun .El ele adamın kollarında uyuduğuna inanamamıştı .Böyle sıcak ,sevgi dolu bir uyumayı sevgililerinden hiç birinde görmemişti ne de olsa.Şimdi ne olacak diye düşünürken adam da uyanmış o an göz göze gelmişlerdi sadece bir an.Ne
yapacağını bilememiş ”günaydın” diyebilmişti cılız bir sesle sonra da gözlerini kaçırmıştı.Tıpkı adam gibi..İşe yetişmeleri gerektiğinden hızla kalkıp giyinmişlerdi ,bir kaç saçma cümle kurduğunu hatırlıyordu kahve de içmişlerdi o cümlelerin arasında bir yerlerde acelece.Kalbini boğan bir sıkıntı vardı içinde, bilinmezlik kaynaklı.Sonra hızla dışarı çıkıp ayrılmışlardı ayrı yönlere. Veda için el sıkışıp yanaklarından öpmüşlerdi bir de .İki eski dost gibi görüşürüz deyip ayrılmışlardı ya da bir yalancı ve bir hayalperestin altına imzalarını attıkları bir yalan diyelim..Sabahın erken bir saatiydi yine …
Babası geldi aklına .Eve gelişini nasıl da dört gözle beklerdi.Babası ona her akşam muhakkak bir oyuncak getirirdi.Sarı saçlı bir bebek ya da bir gitar bazen de o sevdiği prensesli masal kitaplarından.Kocaman ellerinin arasında kendi minicik elleri nasıl da kayboluyordu.Göğsünde yatarken elleri ellerinde kaybolmuşken ,sıcacık ve güven dolu baba kokusunu çekerdi içine dolu dolu.Her gece babasının kucağında yatağa gidişini hatırlıyordu hayal meyal.İyi geceler kızım deyip alnından öpüşünün sıcaklığı kalbine kadar yayılırdı . Sonra bir sabah, seslerle uyandığını hatırlıyordu ,hıçkırık sesleri dolmuştu eve .Seslerin geldiği salona ilerledi.Komşular niye gelmişti,annem niye öyle donup kalmıştı gözlerinde yaşlarla?Babam niye yerde boylu boyunca yatıyordu.Saniye Teyzenin telaşla bana doğru gelişi ,beni kucaklayıp odadan uzaklaşmamız …Babamı son gördüğüm zamanı bilmek için midir nedendir bilmem ”saat kaç?” diye sormuştum. ”Çok erken ”demişti Saniye Teyze.Sabahın erken bir saatinde kaybetmiştim yine..
Sonra zaman geçti .Babasını erken yaşta kaybetmenin acısı geçemedi.Belki o yaşıyor olsaydı her erkekte onun sevgisini aramak zorunda kalmayacaktı bu kadar yıkılmayacak ,canını yakmayacaktı.Bir sabah uyandığında kapısının askısında bembeyaz bir elbiseyle karşılaşmıştı .Kırmızı kemeri vardı.Daha yataktan çıkmadan pijamalarını çıkardığını hatırlıyordu.Elbiseyi giydiği an dönmeye başlamıştı.Sanki sihirli bir elbiseydi masallardaki gibi insanı dans etmeye zorluyordu.Elbisenin etekleri öyle güzel savruluyordu ki ”baba ! baba!”diye koşarken.Bir hamlede kucağına atlamıştı.”Doğum günün kutlu olsun canım kızım ”diye öpmüştü babası .O an bilemezdim son kez duyacağımı bu sözü diye düşündü yine.Belki de sırf bu yüzden beyaz elbiselerden nefret ediyordum ve belki sırf bu yüzden olmayacak erkeklerde hırpalıyordum kendimi.Asla unutmamak için.Unutmaktan korkuyordum acımı derken ilk kez anladığını farketti.O ölüm kokan sabahın sesleri kulağına doldu bir an…
Sonra o kollarında ,el ele uyuduğu adamı düşündü yine.O gün ayrıldıktan sonra beklemişti arar mı acaba ?diye.Hiç aramadı adam.Hatırlamak için ne kadar zorlasa da başaramıyordu o geceyi.Sonra iletişim kurmaya çalışmıştı sırf o sıcak ve zarif ellerin hatırına.Sıcak ellere sahip bir insanın buzdan kalbi olduğunu ilk defa onda görmüş ,şaşırmıştı.Sonra kendine lanetler yağdırıp,günlerce ruhunu sokaklarda taşlayıp,sürüklediği günler geçirdi.Yavaş yavaş acısı dinmeye başladı .Bir sabah uyandığında artık o adamı düşünmediğini,sıcacık ellerini avuçlarında hissetmediğini farketti.Babasının ellerine sahip adam artık gitmişti .Tıpkı bir zamanlar babasının gittiği gibi.Hiç tanımadığı bu adamdan niye vageçemediğini anlamıştı.Onda babasının sıcak ve zarif parmakları vardı.”Yazık oldu, hiç bilemeden gitti ,söylenecek onca söz varken…”Yine o ölüm kokulu sesler kulaklarında..
Sonra annesinin şefkatli kollarında teselli dolu günleri,anne kokusu mis gibi,okul günleri,can dostları ,en son gülüşü …Hepsi birer birer gözlerinden geçiyordu.Sesler çoğalmaya başladı .anlamsızdı halbuki herşey.Neden tüm bu anılar sabahın erken saatinde beyninde dolanıp duruyordu ve bu lanet olası seslerde neydi.Ellerinde yine babasının sıcak ellerini hissetti.Canı yanıyordu yine eskisinden de beter.Unutmaya çalıştıkça anıları daha bir canlı kanlı oluyordu beyninde sanki.Sonra gözlerinden tüm anılar gitti.Yine kulaklarına aynı telaşlı sesler dolmaya başladı.Ellerinde babasının elleri,ama gözlerinde o buzdan kalpli adam duruyordu.Olabilir miydi böyle birşey.Aylarca araması için beklediği ,tek bir cümlesini daha duymak için canını bile vereceği adam şimdi elleri ellerinde ,gözleri gözlerinde ”lütfen ölme ,ölme ”diyordu.Son cümlesini duyarken gerçekten canını vermek üzereydi. Gülümsedi ister istemez.Hayatla arası hiç bir zaman iyi olmamıştı ama bu kadarı da fazlaydı.Dikkatinin dağıldığı bir anda nerden çıktığını anlamadığı bir arabanın (Onun arabasıymış)hızla bedenini havaya savurduğunu hatırladı o anda .Peki o beni hatırladı mı acaba diye düşünürken ;”günaydın” demeye çalıştı ama ağzından sözcükler yerine kanlar döküldü.Böyle birşey kaç kişinin başına gelebilirdi acaba diye düşündü yine gülümsedi ister istemez.Mutluydu ,huzurluydu ve şimdi ölmek üzereydi yine sabahın erken bir saatiydi ve yine kaybediyordu.