Dudağıma götürdüğüm kahvenin acı tadı, kalbimin burukluğu ve acı düşüncelerim. En kötüsü de hayata olan kapanışım. Ne kadar da çırpınsam da dibe saplanışım.
Aslında ne kadar da sahte bir insana dönüştürülmüşüm. İnsanların istekleriyle doğmuşum meğerse.
Yeter artık…
Şu kahvenin acılığı bile yakıyor canımı. Bir insana her şey bu kadar mı kötü gelir?
Yapamıyorum. Yaşayamıyorum artık. Bana göre değil bu dünya. TUTUNAMIYORUM.
Kucağımda defter, elimde kalem. Evet, belki yazıp döküyorum içimdekileri ama yine dinmiyor be acısı. Yakıyor canımı bu hayatın benim olmaması. Bazıları benim iyiliğimi düşündüklerini sanıyorlar. Yanılıyorlar. Aslında benim hayatımı benden çalıyorlar, haberleri bile yok. Belki de vardır, ben bilmiyorum.
Sıkıldım artık boğulmaktan. Denizle savaşayım diyorum belki kurtulurum, bakıyorum etrafıma bir kara bile gözükmüyor görünürlerde. Belki vardır gideyim diyorum, bu seferde çırpınmaktan yoruluyorum. Yaktım bütün umutlarımı. Bakalım ne kadar dayanabileceğim böyle çırpınmaya…