El eleydiler, bir nefes kadar yakındı vücutları. Gözleri kenetlenmiş, kalp atışları hızlanmış, ikisi de birbirinin kokusu ile heyecanlanmıştı. Ah, ne güzel olacaktı dudaklar birbirine değdiğinde. Her şey yerini tutkuya bırakacaktı. Sadece içgüdüleri olacaktı. İki beden bir bütünü oluşturacaktı.
Kız, ilk hareketi karşısındakinden bekledi. Zorlanıyordu kendisini tutarken. Tek istediği sevişmekti ama ilk ateşi yakamazdı istese de… Soluk alışverişi hızlanmış, kalbinin atışı ile bedeni titremeye başlamıştı. “Uzatma artık, öp beni!” diye geçirdi içinden. “Sadece öp, gerisi gelecek.” Sevgili değillerdi. Sevgili olamazdı kimseyle zaten bunca kalp kırıklığından sonra. Yine de sevme ve sevilme ihtiyacını sevişerek dindirebiliyordu. Hiç değilse böyle olduğunda buruk bir utançtan başka herhangi bir üzüntü kalmıyordu. Yine de bu an farklıydı. İliklerine kadar hissediyordu duygusal çekimi…
Erkek, karşısındaki kızın güzelliği, kokusu ve sıcaklığı ile kendinden geçmiş gibiydi. Buna benzer anları ve hisleri başkaları için de hissettiği olmuştu. Her bir kızın duyularında uyandırdığı hisler farklıydı. Heyecan duyması, kalbinin çarpması… Ama şu anda farklı ve tarifsiz hisler içinde olduğu da bir gerçekti. Karşısındaki kişiyi kollarıyla sarmak, öpmek ve onunla saatlerce sevişmek istiyordu. Peki ne engel oluyordu buna? Bir türlü harekete geçiremedi kendisini. Kaybetme korkusu mu duyuyordu diğerlerine olduğu gibi? Tekrar sevmekten mi korkuyordu? Üzülmüştü lan işte! Değer vermek istemiyordu kimseye. Takıl geç… En iyisiydi. Fakat şu an farklıydı. Arkadaşı olmasına rağmen karşısındaki, duyuları canlanmış, eskide bıraktığı aşk kavramı oluşmuştu içinde. İliklerine kadar bunu hissediyordu. Bir karar vermeliydi.
Erkeğin elleri kızın ellerinden nazikçe ayrıldı ve kızın yanaklarına ulaştı. Şefkatle dokundu kızın pürüzsüz tenine. “O kadar yumuşak ki…” diye düşündü. Kalbi alev alev yanıyordu.
Kız, ellerini ellerinden ayıran erkeğin gözlerine bakmaya devam etti. Bir an sonra yanağında yumuşak ama erkeklere has dokunuşu hissetti. “Sonunda” diye düşündü. Zamanı gelmiş olmalıydı ilk öpüşün. İçi kıpır kıpır oldu.
Erkek, kendisine hakim olmaya çalışarak dudaklarını kızın dudaklarına yaklaştırdı. Kız teslim olmuştu. Gözlerini kapadı. Bunun üzerine erkek bütün içtenliğiyle o anı kabul etti ve dudaklarının çok yakınına ufak bir buse kondurdu.
Kız, ateşli bir öpüşme beklerken aldığı arkadaşlıkla aşkın arasında kalan öpücük ile şaşırarak gözlerini tekrar açtı. Karşısında erkeğin bakışlarını görünce istemsizce gözlerini kırpıştırdı. Az önceki tutkulu bakış kaybolmuş, yerine şefkatli ve hüzünlü bir bakış gelmişti.
Erkek, karmaşık hislerle karşısındakine baktı. Ne de güzeldi karşısındaki. “Sana aşık olabilirim ama seninle olamam.” dedi. Son bir kez kızın ellerini tutup nazikçe oradan ayrılmaya yeltendi. “Bir daha asla kimsenin beni üzmesine izin veremem.” diye düşündü.
Kız şaşkın bir tavırla ne diyeceğini bilemeden öylece durdu. Erkeğin elleri ellerini kavradığında tek yapabildiği donup kalmak oldu. Elleri ayrılıp erkek yanından giderken sadece, “seni sevebilirim ama bunu göze alamam.” diye mırıldanabildi.
Erkek, kızın söylediği sözü duymadı. Sadece bir mırıltı geldi kulağına. Eğer arkasına dönüp ne dediğini soracak olsa gözyaşlarını gizleyemezdi. Dahası asla o yerden ayrılamazdı. Emin gibi görünen fakat yüreğini dağlayan adımlarla odadan dışarı çıktı.
Kız da arkasından bakarken gözyaşlarını koyverdi. İçinden; “her şeye rağmen seni sevmeye hazırım!” diye bağırmak geldi. Yapmadı. “Sadece bugün ağla ve her şey yoluna girsin. Bir darbeyi daha kaldıramazsın.” diye kendisini ikna etmeye çalıştı.
Erkek odadan gittiğinde kız hala elleri kucağında açık kapının ardından bakıyordu. Gözyaşları ellerine damlıyor ama bunu umursamıyordu. Hiçbir şey yaşanmamıştı hala arkadaş kalabilirlerdi. Kalbini zincirlerle sarar onunla olabilirdi. Erkek de aynı düşünce içindeydi. Ondan ayrı kalamayacağını biliyordu. Sadece arkadaş olabilirlerdi.