Umut öyle bir kavram ki. Onu kaybetmek insanı yok eder. Ben bu yüzden hep yok oldum işte. Umut kalmıyordu içimde ”Hayat felsefen nedir?” diye sorsalar bana. ”Giden gelmez.” Bu yüzden hep umutsuzum. Gidenler gelmediği için… Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli, bir bahane bulup onu görmem lazımdı. En güzel bahane sanırım birinci serüven için gereken fotoğraf çekimiydi. Aradım ve bir an önce görüşmemiz gerektiğini, birkaç kare fotoğraf çekmem gerektiğini söyledim, kabul etti. Daha daha iyi planlar yapmam lazımdı. Yanına gittiğimde o kadar utangaçtı ki canını yediğim… Ah ulan. Neyse sakinim. Annesiyle birlikte kahvaltıya çağırdım. Eve geldiğimde beni aradı ve ” Cuma günü sizdeyiz.” dedi. Evin içinde kaç kere tur attım tahmin bile edemiyorum şu an 🙂 O büyük gün geldi çattı. Annesi ve kardeşiyle beraber bize geldiler. Hüseyin, hani şu benim aşık olduğum Hüseyin, beni terk edip giden Hüseyin, evet evet o şu an aynı masada üstelik bizim evde üstelik annelerimiz de var hep beraber kahvaltı yapıyoruz. Ama ben nasıl terledim heyecandan, o nasıl bir heyecandır ya?! İstemeye gelseler bayılırdım herhalde, o derece. Yaptığım kahveyi yudumlarken öyle bir baktı ki gözlerime. Sahi sen miydin o? Başarabilecek miyiz yeniden? Var mısın benimle yaşam turuna? İçimden neler geçti o anda? Ama ben sadece bakakaldım. Annem onlar gittikten sonra bir hafta Hüseyin’i dilinden düşüremedi. O kadar çok beğendi ki! Bakalım, bundan sonra neler olacak? Haydi hayırlısı.