Bir kapı daha bahçeye girdikten sonra..Dik merdivenlere açılan darca bir giriş,birkaç mermer basamak ve eskiden hallice bir asansör..Kendinizi görmeseniz açınca kapısını darlığı daha da boğacak insanı..Yağmurdan ıslanmış saç uçlarım,rujun solmuş rengi,kollarımda günün yükü,yüzümde değişik bir ifade..Yorgunluk,şaşkınlık,heyecan hepsi iç içe hafif sararmış cildimde..Yadırgar bir tavırla düğmesi çatlamış üçün üzerine basıyorum yabancı asansörde.Eski asansörlerin dururken zıplayan haliyle duruyor katında.Kapkaranlık bir hol karşılıyor açında kapıyı, gözlerim alışmadan seçemiyorum etrafı..El yordamıyla beyhude ışık düğmesi arıyorum pürüzlü duvarda..Dar hol uzunca iki koridora açılıyor;nedense sağdakini takip ediyorum..Terk edilmiş bir havası var buranın,üstelik öyle dar koridorlar,yanlış yere gelmiş olma ihtimali huzursuz ediyor,yağmur daha da şiddetli girdiğimden beri binaya..Koridorun sonundaki pencereden gelen solgun ışık sayıları seçebilmeme yardım ederken,doğru kapının önünde nedensiz beklediğimi fark ediyorum..Üç sıfır iki..Üçyüziki..
….
Sabırsız bir tavırla elim tahta kapıyı tıklatıyor..Birkaç saniye içinde yavaşça aralanan kapı;tanıdık bir yüz, aşina olmadığım bir koku, özlediğim bir ses, beklenen bir sarılma ve bilindik bir karşılama;hoş geldin!
Elimdekileri bırakıyor, suları odanın bej halı kaplı zeminine damlayan şemsiyeyi bir kenara koyuyor ve montumu çıkarıyorum. Çok geniş olmayan bir pencere ile aydınlanan küçük ama düzenli bir oda, özenle yerleştirilmiş eşyalar..Saat geç olmamasına rağmen kararmaya yüz tutmuş kapalı hava jaluzinin arasından dolduruyor küçük odayı,jaluzinin böldüğü çizgi çizgi yağmur damlaları camın önününe öylesine atılmış havası olan küçük masanın üzerinde gibiler..Su damlaları parfüm şişesi ile buluşmuş, gölgeleri kendilerinden daha etkileyici..Oda da yüz tutmuş kararmaya, yoğun parfüm kokusu,kırışmaması için yatağın üzerine serilmiş kıyafetler uzaklardan gelen birinin yorgun gününü anlatır gibi..Oda da yüz tutmuş geceye yorgun bir günden..
Ucuna oturuyorum yatağın, soğuk biraz içerisi..Duvardaki gölgeme,dolabın aynasındaki yansımama takılıyor sık sık gözüm konuşurken ben..Yabancı geliyorlar bana, ben kendimi bu kadar ‘ben’ hissederken. Sonra zamanla alışıyorum loş ışığına,kendine has kokusuna, sessizliğine,zaman zaman derinden gelen hırıltısına odanın..Oda beni dinliyor ben onu. Oda kararıyor,oda ısınıyor,gölgeler kayboluyor duvarda; zaman akıp geçiyor, ayna bile seçememeye başlıyor ‘ben’i karanlıkta..
Nedense ışığı açmak bile gelmiyor aklıma; bazen parfüm şişesinde hayat bulmuş yağmur damlası bazen gölgemizi çizen soğuk duvarlar;kimi zaman ise bir boy aynasından başka şahidi olmaz konuşulanların..Küçücük odadan yükselen sesler telefonun küçücük hoparlöründen çıkan seslere karışır gider..Kokular siner üzerine, onları da sıyırıp götürür dışarıdaki deli rüzgar..Kaldırıp başını karşılaştığında kendinle aynada yabancı değil artık oda sana..
Tekrar açtığımda kapısını asansörün,ne zaman eski zaman ne oda yabancı konuşulanlara ne benzim sarı geldiğim zamanki gibi ne rimelim taze ve bulaşmamış göz kapaklarıma ne de solgun rengi rujun dudaklarımda;şemsiye,elimdeki,kurumuş ve başka türlü zihnim..Ve bir adım rüzgarlı geceye uçuracak tüm kokuları…
En sevdiğim melodi çalıyor derinlerden..El yordamıyla kapatıyorum alarmı ve aralıyorum gözlerimi hafifçe..Ne gün kararmış ne de yağmur var dışarıda..Güneş masanın üzerinde duran geceden kalmış kahve fincanı üzerinde ışıldıyor..Anlattığım yer,aralayan kapıyı ve gölgeler duvarda beliren bir rüya mı geçmiş mi bulanıklaşıyor düşündükçe ve çekiliyor gölgeler yavaş yavaş.Güneş uçlarında saçlarımın ve ıslak değil üstüm başım..Yeni bir gün bugün..