Tanrılara bakmaya gidecek bir adam
Sanki öyle oraya gitmese
Ruhunu elinden alacaklarmış gibi gidecek
Ruhu zaten yoktu da
Olsun diye dualar etmeye başlasa
Olmayacakmış gibi gidecek
Sokaklarda öten saksağanı da alacak yanına
Saksağanın adı Bülent
Sokakların adı bir meneviş
Adamın adını kimse söylemedi bana
Benimle ilgili değildi
Hiçbir şey benimle ilgili olmamıştı sanki
Ama adamın adını kimse söylemeyince bana
Darıldım, çok darıldım
Birisi çıkıp deseydi
Şu adam var ya, ruhu olmayan
Hani var ya şu adam
Çok uzaklardan gelmiş de yine çok uzaklara gidecek
Tanrılara bakmaya gidecek gibi olan
Onun adı falanca
Deseydi bana ne olurdu
Ben bilmem öyle adama bakıp da
Gözünden anlamayı
Adı nedir, nereye gider
İnsanı pek bilmem ben
Tanrılara bakmaya gidecekmiş, olsun
Ben anlayamam öyle gözünden
Kimse kimseyi anlayamaz onun için
Adam yine gitsin tanrılarına
Gitsin yine baksın elbet
Bülent’i de alsın yanına
Geri gelirse sonra, yıllar geçerse de geri gelirse
Otursun anlatsın, tanrılar neye benziyor
Ne demişler anlatsın bana
Yoksa anlayamam ben, gözüne baksam da anlayamam
Onun için kimseler anlayamaz yoksa adamı da
Bülent’i anlayan çıkar yine
Üç kişi de olsa çıkar
Neticede bir saksağan anlaşılır
Kendi gibi başka saksağanlarca
Lakin bir adam
Başka adamlarca öldürülür
Uzaklara sürülür
Parası çalınır, ruhu elinden alınır
Bir tek anlaşılmaz
Tanrılara gider o da
Anlatır her şeyi onlara
Her şeyi bilsinler ister
Elinden tutsunlar ister
Ruhunu kara kuyulardan bulup
Çıkarıp eline versinler
Bülent’i kutsasınlar
Menevişi yaşatsınlar ister
Tanrılar bir ateş yakar o günlerde
Adamı karşılarına alır
Adını sorarlar
Bana adını kimse söylemedi adamın
Ben duyuramam sesimi tanrılara
Ancak onun sesini duyarlar
Bir de Bülent bağırsa sokaklarda
Onu da uzaktan uzaktan
Pek sevmeden, pek bilmeden
Duyar gibi yaparlar
Adam zikreder adını
Ne yapsın, tanrılar ateşi yakmış
Karşılarına oturtmuş
Bir de adını sormuşlar
Söyleyecek, falanca diyecek
Tanrılar bakacak sonra gözlerine
Gözlerinin içinden her şeye bakacaklar
Uzun uzun, ama uzaktan
Bülent’i duyar gibi bakacaklar
Gördükçe mideleri kalkacak
Olsun, tanrılara bir şey olmaz
Olsa da ben anlayamam
Ben tanrıları pek bilmem
Öyle bir bakışta ne kudreti varsa
Işığından görüp de anlayamam
Adam anlıyor belli ki
Oturmuş karşılarına, iki yana açmış gözlerini
Tanrılar da anlıyor demek ki
Baktıkça bakıyorlar
Gördükçe lanet ediyorlar
Bu ne cüret diyorlar
Hep bir ağızdan ve yavaşça
Ellerini birden havaya uzatıp
Sanki birilerinden yardım ister gibi
Işığa dokunuyorlar
Adam öyle duruyor daha
Anlamadan duruyor, gözleri hala açık
Tanrılara bakıyor, ışıktan yandıkça daha bir bakıyor
Tanrılar ışıktan bir parça alıyor
Bülent bir iki gak deyip uçup gidiyor
Ben anlamıyorum
Ne olup bittiğini bir türlü anlamıyorum
Bülent anlıyor ki uçup gidiyor
Tanrılar ışığı sımsıkı tutup
Adamın şakağına dayıyor
Işık büyüdükçe
Adamın inancı büyüyor
Sanki gözü görmedikçe
Tanrıların kudreti büyüyor
Şakağından kan damlamaya başlayınca
İşte, diyor, tanrılar beni kutsadı
Tanrılar duyuyor elbet, aldırış etmeden
Işığı hiç kıpırdatmadan
Adamı hiç dinlemeden
Bülent’in gittiğini fark etmeden
Ellerini bir kez daha
Bir anda ve hızlıca
Yine havaya uzatıp
Daha çok ister gibi uzatıp
Karanlığı getiriyorlar bu kez
Adam artık bilmiyor
Neyin ne olduğunu
Tanrılar öylece bitiriyor
Adamı şakağından dışarı
Bülent gidiyor yine sokaklara
Gaklayıp duruyor gün boyu
Her şeyi bilen sesinde
Bir menevişlenme içinde
1 comment
Çok beğendim. Harika!