Gel otur şöyle, aç pencereyi hele bi önce. Derin bir nefes al. Bak dışarda yağmurun sesi var. Rüzgar geri çekiliyor. Susanların, bağıranların, duymayanların, anlaşılmayanların şarkısı başlıyor. Dinle. Eğ başını, kalbini dinler gibi. Bak onda bile ritm var. Yasla sırtını kalbime. Korkma. Sırtından vurulmuşları nerde görsem tanırım. Ondandır kalbimi ilk sırtı dönüklere açarım. Önce omuzlarda oturan ahvali izlerim. Sonra tek tek indiririm yüklerini. Sevgilim, görünmeyen bir kamburum ben kendi sırtımda. Hafifleyişin bu yüzden. Korkma, iyileşirsin. İyileşince dönersin belki yüzünü yüzüme, bağdaş kurar geçersin karşıma açarsın kalbinin kapısını kalbime. Önce tozu dumana katarız, yıkarız ezbere bildiğimiz ne varsa. Geceyi gün ederiz düşünmeler ordusuyla molozları kaldırırken. Susmalardan bir köprü inşa ederiz birlikte. Malzemeden çalmayız elbet, varımızı yoğumuzu susarız ortaya. Harcına alın çizgilerimizden elimizle savurduğumuz terleri koyarız. Ellerimizle yoğururuz. Emek diyoruz biz buna. E herkesin harcı değil, kolay gelmedik buraya. Tüm çığlıklardan korunacak kadar sağlam olur elbet, susmalar kadar sağlam bir inşaat harcı gördün mü sen hiç? Sonra gider geliriz birbirimize. Kalbimizin odalarını açarız birer birer. Birbirimizin yaralarına çocukluğumuzu basarız. Çalarız, söyleriz, Acırız, kanarız. Güleriz ağlarız. Pazara çıkarız elimizde poşetler. Akşamları kısık ateşte huzur pişirir besleriz atar damarları, gündüzleri havalandırırız hüzünleri bir bir silkeleriz, sileriz kirini pasını. Daha yaşanılır kılarız bu dünyayı. Birbirimize gidip geldikçe anlarız aşkın bu yol olduğunu. Aşk, aşıklara çıkan tek yönlü bu yoldur sevgilim. Gün olur bahçelerimizi eşeler, toprağımızı karıştırır bir tohum ekeriz. Gün olur sevinç ile gün olur üzüntü ile gözyaşımızı akıtırız eğilip toprağa. O da bize bir çiçek verir. Yetinmeyiz bir tohum daha dikeriz, bir daha.. bir daha.. bir daha.. Bir gün bir uyanmışız etrafımız orman. Sevinçten ellerimizi nereye koyacağımızı şaşırmışız, bir bakmışız ellerimiz ellerimizde. Konuşmaya başlamışız. Telaşımız kalmamış. Yürümüşüz , koşmuşuz. Birlikte dağlar tepeler aşmışız. Yorulmuşuz. Nefesimiz tıkanıp da eğilip ellerimizi dizlerimize koyduğumuz anda kafamızı kaldırmışız. Bir de ne görelim? Gönlümüze kurduğumuz salıncakta birbirimizin yarasına bastığımız çocukluk tam orada. Gülücükler saçarak sallanıyor bu masalda.