Arkadaş kalalım dedi, hayal kırıklığıyla, kabul etmiştim.
Yapamadım. Yapamazdım. Seviyordum O’nu. Elinde tutmak istedi beni, bir köle gibi mi, yoksa saçma romanlardaki gibi mi? Bilemiyorum. Yinede, hissettim bunu ve yapamadım.
Kendi dünyama döndüm tekrar. Şarap ve tanımadığım kadınlarla ilgili olan dünyama.
Boktandı her şey, her zamanki gibi.
Tren yolundaydım, şarap içiyordum budanmamış çimlerin üstünde. Yokluğun ve şarabın, iç yakan tadıyla, sevişirken, biri daha vardı yanımda, ismini hatırlayamıyorum, oda şarap içiyordu, berduştu benim gibi, pantolonu yırtıktı benimki gibi, deri ceketi eskiydi benimki gibi, yüzü kızarmıştı, şaraptan, benim gibi, kısacası tokat yemiş bir sarhoştu, benim gibi.
-Kaybettim, dedi. kırmızı gözleriyle, beni düz bir görüntü şeklinde algılamaya çalışırken, karım beni terk etti, işsizim, hayat beni her gün sikiyor.
-Ne tesadüf, dedim. Şarap şişesini izlerken, şişe yeşildi, ucuz şarap.
Sigara istedim, verdi. 2005, gideri vardı, uzun zaman sigara içmeyince, hepsinin gideri vardı, aslında da neyse. Şimdi, bana bakıyordu, onun sıkıntısını, neden kendi sıkıntım olarak görmediğim için kızıyordu büyük ihtimalle puşt. Yüzünün şekli değişiyordu, çünkü. Bir anda kustu, kan çıkmıştı sanki ağzından ve devam ediyordu, litrelerce kan. Bunu görünce, bende kusmaya başladım, kusarken inlerim genelde, yine inledim, acımı belli etmek için mi, yoksa midemdeki ve ruhumdaki bütün kötülük ve ruh sakinliğini ön plana çıkaran, alkolü yere döktüğüm için mi bilemiyorum, bu sefer çok bağırdım, çünkü ben de kan kusuyordum. Adam doğruldu, bende kestim, kusmayı. Boşalmıştı midem, kötülük ve iyilikten, kafamı kaldırdım yavaşça, beni izliyordu, acıyarak sanki, gözlerinde görmüştüm, tam tepemdeydi, -iyi misin, dedi.
Olabildiğince sırıtarak, olabildiğince, dedim.
Çok fazla kan dostum, dedim, ağzımı silerken.
Ayaktaydı hala, evet dedi, çok fazla, bu kusmuğu Hemingway’ in mezarına bırakmalıydım, o zaman şarap diye uyanırdı puşt.
Belki, kan, diye uyanır, belli olmaz o ibneye, dedim, güldü, anladım lanetli adamlarla olan ilişkisini. Yinede, merak ettim, kimdi bu adam, ne iş yapıyordu diye.
O sırada, Buko dedi, çok boktan bi herifti, bize benziyordu sanırım.
Hayır, dedim, Buko, gerçek aşkı aradı hep, iki kez bulduğunu söylüyor ama ikisinde de kaybetti, ben bi kez bulduğumu sandım ama yanılmışım, tek yanlıymış her şey.
Sen sıçmışsın, dedi adam, ben ise kabız olmuşum, Buko gibi basurunu kaşıyacak sandım, yapmadı.
Evlendim ve terk edildim, her şeyin iyi gittiğini hissederken, beklide hatayı ben yapmışımdır, dedi.
Saçmalama dostum, erkekler hata yapmaktan hep kaçınırlar, eğer gerçekten âşıklarsa, dedim, zaten değillerse, hata yapacak yer ararlar.
Bilmiyorum, ben yapmışım gibi geliyor.
Banada, dedim ama öyle değil, üzgündüm, burnumdan sümük aktı, elimle sildim, seviyorum hala sanırım.
Bende, dedi.
Unutmalıyız dostum, diye sarıldım adama, daha önce hiç rastlamadığım adama, gözünden gelen yaşlar ceketime damlıyordu, ben ağlamadım, ağlamak istemedim o an, çünkü ben teselli edendim, bende ağlarsam, adam kendini tren yoluna atabilirdi. Tren yoktu gerçi ama olsun, ben oradaydım yinede. Gözlerim kızardı benim de bir an, ailem gelmişti aklıma, hepsinin yüzleri, teker teker, gülüyorlardı hepsi ya da bana ağlıyorlardı, bilmiyorum.
Ben ailemleyken, adam kaldırdı kafasını, gözleri daha da kızarmıştı, avukattım ben, dedi.
Yüzüm anlamsız bakıyordu, değiştirmek istedim mimiklerimi, olmuyordu. Korkmaya başladım, yüzümü kontrol edemiyordum, heyecanlandım, neredeyse ayağa fırlayabilirdim ama her şeye rağmen, adam devam etti. Sıkıldım ama belli edemedim. Yüzüm yoktu, adam yine devam etti, sanki sonsuza dek kendini anlatacaktı.
Kafamı salladım bir süre. Önümüzden, çimlerin üzerinde yürüyen, bir hamam böceği geçti, güçlü ve büyük görünüyordu, Burroughs’ un böcekleri kadar değil ama normal boylardan biraz büyük, sonra adam bana döndü, gördüm bunu, bütün damarlarım hissetti, hatta kalın bağırsağım bile, bütün bilincim açıldı.
Böyle dövdüler ve yok ettiler beni, dedi.
Evet, dostum tanrı da hata yapar .
Adam üzgün bir şekilde yere baktı, tanrının hata yapabileceğini kabul edemiyordu sanırım.
O’da böceği görmüştü, bastı üstüne hayvan, hayvanın. Kategoriye sokamadım o an, bize zararı olmayan varlık mı böcekti, yoksa yanımdaki konuşan, en az Burruoghs’un böcekleri kadar büyük olan böcek mi? hala yanıtı bulamadım.
Bunlarda her yerden çıkıyor, dedi. Böceği kastederek.
Sinirlenmiştim, neden hatırlayamadım o an ama, siniri hissettim, adama döndüm, artık yüzümü kullanabiliyordum. Niye yaptın bunu dedim, kaşlarımı çatarak.
Adam tedirgin oldu. Bilmiyorum oğlum, dedi, sadece onu öldürmeliydim.
Ayağa kalktım, kalk dedim, kozlarımızı paylaşacağız.
Boş boş baktı, bir böcek için mi?
Evet, kıçı boklu, bir böcek için. Aslında ezilince, kıçından bok değil iç organları çıkmıştı sanıyorum. Kalkmadı, kalk diye üzerine yürüdüm. Kavga edesi yoktu, yinede bıkkın bir şekilde ayaklarının üzerinde durmayı başardı.
Oğlum, dövüşmek istemiyorum, dedi. Dayak yiyeceğini biliyordu pezevenk. Seni sinirlendirecek bir şey de yapmadım.
Böceği ezdin orospu, dedim.
Sinirlenmeye başlamıştı, bana orospu deme, dedi.
Orospu, dedim, tekrardan.
Yeterince sinirlenmişti, bana vurmaya kalkıştı, bir metre uzağımdan geçen bir yumruk salladı. Üzerine yürüdüm ve sağ kroşemi karnına patlattım, devrildi yere. Koca cüssesiyle, ağlamaya başladı, annesinden ilk kez tokat yemiş bir çocuk gibi. Neden ağlıyordu ki, şaraptan sanırım ya da her şeyin birikmesi, içli bir ağlamaya neden olmuştu, ben olsam anca aldığım bu şarabı ağlayarak heba etmezdim, biraz daha içimde kalsın diye beklerdim tren yoluna bakardım şu an yaptığım gibi.
Doğruldu biraz, uzun yıllar sonra bir tane dostum oldu sanmıştım, dedi.
Böceği ezmemeliydin, dedim. Yinede haline üzülmüştüm, oturdum yerime.
O, yattı, gökyüzüne baktı, yıldızlara. Özür dilerim boktan bir herifim, dedi. Sesimi çıkarmadım, yavaşça kalktı, geldi. Yanıma oturdu tekrar. Artık bir karım yok, kitaplarımı bile aldı, dedi.
Dostluğumuz ilerlediği için, artık bahsetme bana ölmüş karından, dedim. Sanırım, okuduğu kitaplar geldi aklına, Fante geldi beklide, Arturo Bandini’ nin çöle, yeni basılan, sevdiği kadına ayırdığı kitabı, sevdiği kadın için, nasıl fırlattığı geldi, bilemiyorum ama yinede, sustu.
O sırada hamam böceği tekrar hareketlendi. Bak, dedi, ölmemiş orospu çocuğu. Tekrar üstüne bastı.
1 comment
Mükemmel akici cok iyi buldum