Gece ne kadar güzeldir ve de sessizlik ne kadar huzur verir insana ta ki kalabalık bir şehre güneş doğana kadar. Bundan sonra tüm kötülükler çevreler insanı. Trafik, gürültü… Metro ve otobüs kapıları bir açılır bir kapanır, hemen üzerinizdeki 4 şeritli bir köprüden sesi insanı çıldırtan bir araba sürüsü akar ve böyle zamanlarda en iyisi bir kulaklık takmaktır ve de çalan şarkının sesini sonuna kadar açmaktır. Yüksek ve bir canavara benzeyen süslü binalar, avmler, rezidanslar insalara tepkisizlik katar. Ve ben kendi adıma boğulurum kimi zamanlar, şaşarım insanlara, sabahtan akşama bu binaların içerisinde ne yapıyorlar?? Eminim mühim işleri vardır!!!
Ama yaşamak doğanın içinde olmaktır. Yüksek binaların, kalabalık caddelerin içinde milyonlarla birlikte bulunmak değildir. Işıklar kapatıyor şehrin tüm karmaşıklığını ve de betonlardan yapma bir hayatın içinde insanlar kendi benliklerini unutuyor. Aslında insanın mutlu olması için iki şey yeter. Bence bunlardan biri yüksek binaları yıkmak olacaktır diğeri ise şu gözümüzü alan ışıkları gece olduğunda söndürmek.
Ben sadece biraz farkındayım ve bu durumdan çok rahatsızım bu yüzden en güzeli bir dağ evinde şehrin gürültüsünden uzakta yaşamak olacaktır ve bir kütüphane yeter yaşamak için. Arada bunalıyorum ve kendime kızarak şehrinizi s**eyim gidiyorum ben demek geliyor ama bir gün bunu gerçekten söyleyeceğim ve kaçıp kurtulacağım
Sizin olsun binlerce avm, sizin olsun yüksek ve kalabalık binalar ve caddeler. Şehir sizin olsun!