karanlık gecelerin aydınlık insanları
kara kalpler fırlatırlar sulara
çoğusu karardıkça dibe batar
sabah sekiz sularında
İstanbul’a demir atar
seni sevmekse asılı kalıp sulara
bir balıkçı ağına takılmak gibi bir şeydir..
cam kenarına dayalı başlar
yıldızlardan medet umarlar
ve yıldızlardan umut dökülür yüreklerine
her ışık sevgiliden haber getirir
benimse ellerim açık kalır semada
bu sebepten seni sevmek
karanlığa hırçınlaşmak ve hatta
dinden çıkmak gibi bir şeydir..
sonra sensizlikler kollar caddelerimi
bilir misin sensiz geçen her dakika
ara sokaklarımda kimsesizler inler.
kapı kapı, deli divane ararken seni
uzun uzun yol boylarına düşer gözlerim
alnıma bir yetim dudağı dokunur
seni sevmek belki de bütün güzelleri
öldürmek gibi bir şeydir..
şairler vardı nasılsa zaman yok gibi
yirmi dört saatin son çeyreğinde
bir şeyler fısıldayan karanlığa..
en karanlık yerinde gecenin şiirleri,
en anlamlı cümlelerini sahiplenirdi
aslında seni sevmek tam da,
bir şairi sevmek gibi bir şeydir..
akcakoca