Faytona biniyor gidişin ve el sallıyor Büyükada. Saçlarını kestiriyor yanlış kule; adı ise sözde kız kulesi… Her şey yanlışlığa çarpıyor özde güzel sen, hikayeden ayrılınca. Bak! Yine saat gecemi çarpıyor, yine sabaha dönüm noktasını fişeklemek üzere kader. Ama ben böyle düşünceler içinde sensiz uyuyamam. Absürt komedisini yazarım aşkın, haykırışlarımı hıçkırık sanan komşular; uyanınca şarjını bitirirler sensiz firketeli yaşamımın. Kendimi dikiyorum tavanın yaramazlığına, avize sallanırken bile senin kafanda bitirmek istiyorum gövdesiz savunmasızlığımı. Dikende bir sen hikayesi var, batarken kalbime; gemi battı sanıyorlar.
Paparazi sönüşlerisin gelgitlerimin. Bir sana haber oluyor, bir sende kocaman harflerle unutulan oluyorum. Hem de hiç unutamadan. “Ne yazıyorsun?” diye soruyorlar; yaralıya ne için pansuman yaptığı sorulur mu? İmalı imasız nefret ettiriyorlar kalbimden. Kendimi balkonda görsem atlayacak mıyım diye şüpheye düşünüyorum; bir başkasıyım, bir de öteki ben.
Gafil avlanan umutsuzluğum ve kızgınlığımın borçlanarak icraya verilmiş sicilime işlenen dosyasısın. Ayrılığı sivrisineğin beni ısırdığı yerimden kanımın son damlasına kadar namus belasından ödetmek istiyorlar.
Ne kadar sen varsa kalbimde, gelip alsınlar. Hepsiyle uğraşamam. Elimde avucumda kalbimde çokken hâlâ bende fukara bir aşksan geçinemem sendeki yalnızlığımla. Gelip alsınlar. Bir başka kıza versinler. Kalp töresi kan akıtmadan durdursun aşk paratonerini. Dünya, sensizliğin uydusudur artık. Dönmesin başım gibi…
Dilara AKSOY