Bir ayrılığım arifesinde, gecenin bir vaktinde düşüyor bu satırlar güncemin arasına. Hiç görmediği birinin sesine aşık olmak; ne kadar mümkünse o kadar yaşamıştı imkansız(ı)nı. Hiç görmeyen birisine gökkuşağını anlatmak değildi sesindeki tını; karanlığını rengarenk bir aleme çevirip o renkleri yaşatmaktı bizzat ona.
Karakalemle çizilmiş gökkuşağının renklerine kanmak ne kadar imkânsızdı bilmiyorum. Öyle çiziverdi işte hayatıma; siyah beyaz bir resimde görünen o muhteşem renk cümbüşünü… Seyreylemek dünyanın en güzel manzarasını hissetmekti işte.
Neleri vaad etmişti sesin. Sen bunu hiç bilemedin ki. Duysan bendeki sesini, anlardı belki de; anlayamadı. Zamanı yetmedi belki, bunu da ben anlayamadım. Her güzel şey gibi bunun da sonu gelmişti işte ve düşmüştü dilden; gönülden düşer gibi. Öyle demişti ya Mevlana ‘ Kalp deniz, dil de kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur.’ Gönlünde hiçbir şey olmadığını diliyle ikrar etmişti, bitmişti başlan(a)mayan…
Bulutların arasında gökkuşağı gibi belirivermişti sesiyle odama… Ama bu sefer ters giden bir şey sesinin doğuş vaktiydi. Yağmurdan sonra doğmamıştı; bu sefer önce dünya renklenmiş sonra yağmıştı yanaklarına yağmur gibi…
İçimde sana karşı hiçbir şey yok gerçekten diyerek veda etmişti kadın. Adam bunu dinlerken aklında bu satırlar beliriverdi ‘Vedalar soğuk olur sıkı giyin…’ Sesinin üzerini iyice örtmüş sıkıca sarılmıştı vedasına kadın. Ayrılırken biraz hüzünlense de gitmişti işte içindeki baharı alıp; düşmüştü vedanın uzun yoluna. Gidene mi kalana mı kolay bilmiyorum; ama kalana koyuyormuş bunu öğrendim; çaresizce bakarken sesinin arkasından…
Böyle olacaktı tabi ki. Hayatının yegane kuralı vedalaşmak olan adam; başından sonuna elleriyle bir veda daha yazacaktı. Mutlu sonla biten bir kitap yazmak için yeni bir mutsuz son ekleyivermişti işte. Bir sonraki baharlara kaldı mutluluğu. Yalancı cemreymiş düşen toprağına. Cemre değil zamanı değilmiş toprakla buluşmasının… bir sonraki mutlu sona adımını atmak için aldı kalemini; bir mutsuzlukla daha sonlandırdı işte… Darısı nice mutluluklara diyerek…