Al işte! Yine başladın konuşmaya, hiç sustuğun yok ki! Sesin bir nebze olsun tahammül edilecek durumda ama gülüşün kesinlikle değil, yok. Bak yine kahkaha atıyor, gülmesene sen! Hadi gülüyorsun, bari insan gibi gül. İmkansız tabii.
Çıldırtacak beni. Fakat yok bu defa olmaz, Düşmem bu defa tuzağına.
Hemen dışarı çıkmalıyım, hemen birileriyle konuşup seni unutmalıyım. Tabii! Kesinlikle böyle yapmalıyım.
Off! Bu kapı da bir türlü açılmadı, hele şükür! O da bana düşman. Evet-evet düşman biliyorum. Neyse bilmiyormuş gibi davranayım. Ha-ha inandın mı? Salak. Evet ben bir şey bilmiyorum. Hafiften sırıt, daha inandırıcı olur… Gerizekalı yuttu, hiçbir şey bilmediğimi düşünüyor.
Sağa sola bakayım, belki birilerini görürüm.
Baksana, Ayşe teyze oturmuş kapısının önünde, çiçeklerle uğraşıyor. Selam vereyim de senle konuşmayayım, ama olmaz! Ya seni fark ederse? Deli olduğumu falan düşünür. -Seninle konuşmak en büyük delilik zaten. -Fark etmedi sanırım, bu halde beni görmemeleri lazım. Beni seninle görmemeleri gerekiyor. Tekrar içeri gireyim, yok yok dışarısı olmaz. Beni kesinlikle görmemeleri lazım.
Yine başlama gülmeye,
Gülmesene,
gülmeeeee…
Gülme dedikçe neden gülüyorsun, gülme.
İyi tamam sen bilirsin, gül. Hiç kızmayacağım, gül tamam. Niye durdun, niye gülmüyorsun?
Şimdi sırıtma öyle, iğrenç görünüyorsun. ha-ha buradan bakınca aptala benziyorsun, evet-evet, koca bir aptala.
Ben ya? Ben? Yok-yok delirmedim, yok iyiyim.