Güneş yüzümüze gülümser, suya hasret bir özlemle akla ikindinin o yanık rüzgarları gelir. Acıda nice katliam vardır ki, türküler közü harlanmış bir alevle çıka gelir. Temburlar, rıbablar söze eşlik eder ve geriye hüzün kalır. Buralarda gece çökmeden acı çöker. Tek gerçekler gerçek kalır. Söylediğin her türküde bir eşlik eden bulursun. Hani Ulucanlarda onlar acılarıyla ve özlemleriyle şiir yazmıştılar. Hani gece çöktüğünde Ankara’nın soğuk bozkırında ses yankılanırdı. Gündüzünde çocukların sesleriyle cıvıllaşan Ankara, bu kez gecesinde kan ağlıyordu. İnim inim inleyen tembur, rıbab isterim. Vuslata kocaman bir güneş isterim. Sevdaya Kırşehirin aşıklarını isterim . Hadi şimdi hafızanı tara;
Bir türkü olmasın ki içinde kendini bulmadığın, bir şiir olmasın ki senin için yazılmayan ve bir köy olmasın ki evinde dumanı tütmeyen…
Günaydın sabah şerifleriniz hayrolsun! Bu sabah herşey olması gerektiği gibi olsun. Horozların nispet yapar gibi bir türlü uyutmadığı ve sabah bir şekilde bizi uyandırmak için gırtlağını patlattığı, Bebeklerin demir tabak ve demir kepçeyle ramazan davulcusu gibi sabahın köründe o odadan bu odaya fink attığı, içimizde bizi huzursuz eden bunlar olsun.
…