Mutluların şehrine uyanıyorum karanlığın kör bir saatinde. Işıklı gözlere yerleşmiş olan tüm umutları birer birer yaşayanların diyarından kaçıyorum peşimde beni sürekli takip eden yavru bir melankoliyle. Tırnaklarıma dolanan bir kara büyünün sessizliğine kapılıyorum. Gülümseyemiyorum. Dudaklarım çatlarken hareketsizlikten, bir yardım istiyorum. Yalnızlığın tüm benliğini kendime toplayarak çığlık atıyorum. Yerlerini bile unuttuğum mimiklerimin verdiği ısıyla azda olsa tutunuyorum. Çağırıyorum. Kaçarken ardımda iz bırakmıyorum. Ellerini tutmak istiyorum. Asla bana uzanmayan ellerine bakıyorum. Gözlerinde ki yabancılığın alışılmışlığından korkuyorum. Görünmez olmak istemiyorum. Bağırıyorum, sesleniyorum beni duyması için. O da dışlıyor beni. Karanlığın dışlandığı sokaklar gibi. Kapılamıyorum hiçbir zaman renklerin büyüsüne. Odaklanamıyorum yaşamam gerekenlere. Ellerim soğuk. Uzatıyorum. Üşüyorum, çok fazla üşüyorum. İçimi delip geçen bu hissizliğin rotasız nefeslerini tanıyorum. Ellerim yanaşamıyor ateşe. Hapsolup kalıyorum bir döngünün içine. Gözlerimi açıyorum tüm renklere inat. Tutunamıyorum artık. Narkozsuz çekilen tüm acılara ev sahipliği yapıyorum. Bir sokak köpeğinin pirelerinden daha çaresizim. Sokaklarda dolanıyorum. Yolumu bilmiyorum. Bilinmezliğin içinde bile kaybolamıyorum. Unutamıyorum hep o unutmak istediğim renksiz benliği. Sokak köpeklerinden korkuyorum, kaçıyorum. Yanımda kimse yok sadece ufak bir yıldız eşlik ediyor bana. Gökyüzüne bakıldığında görülmeyen ufak bir yıldız. Kayıp gidiyor sonra bana bir dilek hakkı bile vermeden. Oysa sadece onu dileyecektim. Sonra tek kalıyorum yine. Hırçın bir dalganın içinde savrulup gidiyorum. İntihar edilesi günlerde hep su içiyorum. Berraklığı hatırlamaya çalışıyorum bir bataklığın içinde. Çırpınmıyorum. Batmayı ne kadar istesemde kımıldamıyor bedenim. O da ihanet ediyor bana. Benimken bana ihanet ediyor ve ansızın çekip gidiyor. Çırılçıplak kalıyor ruhum. Sadece ruhum kalıyor karanlıktan geriye. Peşimden koşan bütünlükten kaçıyorum. Bir saçma paramparçalığa tutunuyorum. Her bir parçam yok oluyor yavaş yavaş. Kuruyan çay lekelerinden daha inatçı oluyorum tam o sırada. Ne vazgeçiyorum ne de çabalıyorum. Arafa aşık oluyorum. Hiçbir zaman benim olamayacağa. Çocukluğumu özlüyorum bir anda. Betonarme duvarlardan atlayıp koştuğum mutluluk duvarlarını istiyorum. Gerçekten ağlayabildiğim zamanları. Yalnız olmadığım zamanları özlüyorum. Dilimden hiç düşmeyen duaları kaybediyorum. Çamurdan yapılan bir heykelden gülücükler ödünç alıyorum, asla geri vermemek üzere. Ama tutunamıyorum bana ait olmayan bir mutluluğa. Ruhumdan içeriye izinsiz gözler giriyor. Benliğimi saklamaya çalışıyorum, utanıyorum. Şizofrenik rüyalar görüyorum ve bir anda kayboluyor tüm gerçeklik. Annemi arıyorum en çok. Korkakça yaklaşıyorum bana açılan tüm kapılara. Kanla yazılan bir intihar mektubuna öpücük bırakıyorum. Kopan tüm iplerden salıncak yapıyorum kendime. Dünyayı satın alıyorum kendime. Kuklalardan bir düzen kuruyorum. Bu oyunu ben yazdım ve ben bozacağım. Kurulan tüm yalan hayatların ortasında çıplak yürüyorum. Eşsiz bir acının ortağı oluyorum. Yalnızlığın kollarına iniltili kayıpları bırakıyorum. Bir sigara yakıyorum. Toprağa karışırken bir ceset bir çiçek açıyor, kesilen bileklerden yeni bir hayatın çığlığı yükseliyor, bir ipte sallanıyorum. Bir sigara yakıyorum ve sonra siktir ediyorum. Oyun bitti.