Kaldırım taşları hala ıslak. Yağmur geriye ıslak taşların kokusunu, ara ara su birikintilerini bırakmış şehrin dar sokaklarına. Bir yerlere varmaya çalışırcasına yürüyorum. Gökyüzü karanlık. Biriken damlalar topuklarımdan eteklerime sıçrıyor. birkaç dakikalığına nemli duvarlardan destek almam gerekti. Derin bir nefes al, bırak. Kalp atışlarım yavaş yavaş dinginleşiyor daha rahat nefes alıyorum artık. Giysileri hala nemli birkaç evsiz çocuk kaldırımın bir köşesine sinmiş. Yaşlarını kestiremiyorum “onüç” diye düşünüyorum uzun boylu, sıska olanı için. Dün gece nerde olduğumu hatırlamaya çalışıyorum. Aklımda keskin tek kare bir fotoğraf gibi beliriyor gülüşü. Beynimin içinde apartmanların en üst katlarını çevreleyen sis perdeleri var. kendimi ne kadar zorlasam da aralayamıyorum. Birkaç fotoğraf daha beliriyor. “Seni burada görmek istemiyorum.” Durmadan kafamda yankılanan bu cümlenin ağırlığıyla eziliyorum sanki. O an gözlerinin içine baktım. Anlamsız, boş ve soğuk.. tıpkı kaybolduğum bu sokak gibi. Biraz ilerde ana caddede hızla ilerleyen arabaları görüyorum. Şuan istediğim tek şey bulduğum ilk taksiyle evime dönmek. Uzun süre uyanmayacağım.
Ağustos 19, Salı