21 Aralık 2024..
sanırım 2019’du.. yeni bir seriye başlayacağım diye bir post paylaşmıştım, her yıl için bir hikaye ve daha çocukluğumuza götürecek çılgın bediş, yılan hikayesi veyahut Japon futbolcu Tsubasa’nın attığı gollerden mahalle maçlarının anne salçalı ekmeğine, her mahalle çocuğunu kendi öz evladı gibi gören yılların içinde barındığı hikayesi gece lambalarının direkten direğe oynamak için kullanıldığı 90’lar kuşağına hafif bir dokunan, ama acıtmayan, tuhaf tebessüm yaratılacak, kendisi 1,70 boylarında bir hikaye dizimi.. adını da 30 koyacaktım, yazamadım, fırsat olmadı veyahut 95 yazısının denk geldiği yılda tıkanmış olmam.. onun hikayesinde.. neyse velhasıl ”ve kadın dedi ki..” serisi devam etti, dün’e kadar deyip seni kandırmayacağım sayın okuyan, hikayeye giriş bulamadım, o yüzden biraz iç dökmek istedim..
”Gelgelelim 14 saat 26 dakika 59 saniye ve bir o kadar salise öncesine..”
Hayatımın en yalnız doğum gününü geçirmek üzereydim, 20 küsür gün önce hayatımda hep yanından geçtiğim ancak bir o kadar merak etmediğim otobandan saatte 110 km hızla sağ tarafta çıkışını gördüğüm ancak sol tarafından devam ettiğim bir şehre geldim.. hep bir program olur 21 Aralık’larda.. eş dost en azından bir yemek söyler, ikişer kadeh rakı içilir, ”kaldı ki hayatımda alkol kullanmaya başladığım tarihten bu yana ilk defa bir aralıkta rakı içmediğim” yalnızlığın Avrupa otoyolundan sağ sapağına dikkat etmediğim aşırı sıradan bir gece ortasında gelen bir mesaja kadar..
”sana geliyorum! İn aşağı!”
taksiye 465 TL hasbihal borcun var dedi..ve ödedim.. iki tane sade soda ve bir tane de limon alabilir miyiz diye ekledi, o kadar masrafsız mı geçecek diye sorguladım, limonları borca mahsusen cüzdanımı almayışımı hesap ederek en az on dört koca gün de buradaki esnafla içli dışlı olmanın verdiği keyifle manava yazdırdım.. 5 Yeni Türk Lirası, 35 kuruş.. yandaki tekelden iki sade soda ve bir tonik aldım, eve hareket ederken çantası gözüme takıldı, bir 70’likten 2 duble içilmiş bir cin, evden getirilmiş yarım demet nane gözüme takıldı, kadının düşüncelisi başka oluyor, manava ekstra nane borcu ekletmedi..
Bardakların yerini camlı dolaptan anlamış olmalı ki kendi dizdiği gibi buldu, ben viski sevmem, haberin olsun, rakı bardakları hoş fakat bu eve bir de cin bardağı almamız gerekiyor dedi, senden önce evin bir Cin’i vardı diyemedim..
”herkes derdi kadar içecek”
Elimde duran, yarısı bitmek üzere olan Johnnie Walker bardağını aldı ve kafi dedi, ekledi:
şimdi sana sarılacak acılarımla geliyorum.. Öyle güçlü bir tonla ve inanmışlıkla söyledi ki yarım kalan viskinin lavabodan aşağını inişini izlerken hiç bir şey diyemedim..
Acıpavar var üzerimde, acısavarın karşı kaldırımı,
doğum günümde gözlerim dolacak kadar acıpavar, o anlattı ben ağladım, ben anlatmadım, sadece edebiyat tarihçileri acı yarıştırır çünkü, acının acıya bindiği bir senaryo Türk dizi tarihine kalsın, niyetimi değiştirdin, ben sadece gülüşünden bir gamze öpecektim, hikayeyi başkalaştırmak üzerime geçirdiğim kokusu sana ait olan t-shirt olarak güncel kalsın.. ağlamaktan anlatamadığım ve bir çok hikayesi gamzelerimde saklanacak bir bir çukur, hikayesi yeni başlayan.. henüz yazmaya cesaret edemediğim..
Acıların o kadar masum ki;
ölsem;
gülüşündeki gamzelere gömseler beni..
22.12.2024
Kutay YÜCELEN