Saat akşam 9’u gösteriyordu, günlerden 2 Eylül Salı’ydı. Cemil İstanbul’da bulunan Pera Hotel’de tuttuğu dairenin çalışma odasında, yarın gazeteye göndereceği son yazısının üzerinde çalışıyordu. Aslında bu bir yazı değildi, önceden temas halinde olduğu bazı istihbarat servislerinden ve kişilerden gelen önemli bilgilerdi. Bu bilgilerde yakındoğuda bulunan Büyük Kral Emirliği’nde faaliyet gösteren çok büyük bir şirketin yönetim kurulundaki birinin, yine aynı coğrafyada bazı yasadışı oluşumlarla kötü kişilere verdiği maddi destekler, kurulmuş pis ilişkiler ve ayrıca ses kayıtları vardı. Cemil işte böyle hararetli bir şekilde çalışırken bir anda telefonu çaldı. Arayan eski bir polis şefi arkadaşıydı. O arkadaşı Cemil’e çok dikkatli olmasını, kendisinin ve ailesinin izlendiğini ve başının belada olduğunu söylemişti. Ayrıca yarın gideceği yere gitmemesini ısrarla tavsiye etmişti. Cemil’se o her zamanki korkusuz tavırlarıyla ” Bana birşey olursa yer yerinden oynar, bu insanlar her kimse bu kadar akılsız olamazlar ” cevabını verip telefonu kapattı. Yine de içine bir kurt düşmüştü. Hemen kardeşini aradı ve durumunu öğrendi. İyiydiler fakat kardeşinin dediğine göre kardeşinin evinin sokağında yabancı arabalar dolaşıyordu. Cemil kardeşine yarın bir görüşmesi olduğunu, o görüşmeden sonra yanlarına geleceğini söyledi. Ayrıca kardeşine eğer durumdan şüphelenirlerse, yani o yabancı arabalardan, gitmeleri gereken bir adres ve elindeki bilgileri gönderdi mesaj olarak. Bu kardeşiyle Cemil’in son konuşmasıydı . Cemil bilgisayarındaki bilgileri ne olur ne olmaz diye birkaç yere yedekledi ve ardından yattı. Sabah uyandığında içinde garip bir his vardı. Aynada yüzünü yıkadı ve birkaç dakika kendini seyretti öylece sessiz sessiz. Sanki bu onun son günüymüş gibi hissediyordu. Belki de dün o polis arkadaşının konuşmasından dolayı böyleydi. Saatine baktı, sevgilisi aşağıda onu bekliyordu, hemen giyinip hızlı adımlarla odadan çıktı. Lobiye indiğinde sevgilisi onu bir masada oturmuş bekliyordu. Fakat sevgilisi iyi görünmüyordu. Yanına gitti ve neyi olduğunu sordu. Sevgilisi galiba birilerinin onu izlediğini söyledi, lobideki birkaç adamı çaktırmadan telefonuna kaydetmişti, video kaydını Cemil’e izlettirdi. Cemil bu adamları anımsar gibi oldu fakat nişanlısını panikletmemek için “tanımıyorum, sen yanlış anladın” dedi. Beraber hotelin önünden bir taksiye bindiler ve bir buluşma için eski çalıştığı şirkete gittiler. Şirketin önünde taksiden indiler, Cemil 1 – 2 dakika binayı seyretti. Sanki son saatlerini yaşıyormuş gibi birr his vardı içinde Cemil’in. Sevgilisi bu duruma bir anlam verememişti, Cemil çok sessiz ve düşünceli gibiydi, neyi olduğunu sordu Cemil’e. Cemil sadece gece iyi uyuyamadığını biraz yorgun hissettiğini söyledi. Sevgilisi Cemil’e sarıldı, o esnada otelde videosunu kaydettiği adamların da başka bir araçtan indiğini ve şirket binasına girdiğini gördü. Hemen Cemil’e durumu anlattı, Cemil bunun sadece bir tesadüf olduğunu, buranın büyük bir şirket olduğunu ve işi olan herkesin buraya girip çıkabileceğini söyledi. Sevgilisi yine de biraz şüphede kalmıştı. Cemil içeri girmeden önce sevgilisine ” Sen burada kal, yapacağım görüşme fazla uzun sürmez, hem eski eşimin kocası da burada çalışıyor seni görmesinler. Bu telefonu da al yanında kalsın, ne olur ne olmaz görüşme uzarsa benim yerime sen gazeteyi ararsın, yazıyı göndereceğimi söylersin” dedi. Sevgilisi ” neden bana telefonu bırakıyorsun ki ? ” diye sorduğunda, “gireceğim toplantı özel bir toplantı o yüzden telefona izin vermiyorlar” dedi. Cemil sevgilisine sarıldı, ” Seni Seviyorum, fazla bekletmem” dedi ve içeri girdi. Önce güvenlik kontrolünden geçti, resepsiyondaki bayana gideceği yeri sordu. Yön tarifini aldıktan sonra asansöre bindi, asansörün kapısı tam kapanacakken üç kişi daha asansöre atladı. O an Cemil’i ateş basmaya başladı. Çünkü hem hotelde hem de şirket binasının önünde gördüğü adamlardı bu üç kişi. Aralarında bir tanesi ” Hoş geldiniz Cemil bey, uzun zamandır sizi bekliyorduk ” dedi ve diğer ikisi Cemil’i kollarından tuttular. Diğeri boynuna bir iğne vurdu ve Cemil’in bütün direnci kayboldu. Asansörden sürükleye sürükleye çıkardılar ve genel müdürün odasına götürdüler Cemil’i. Odada genel müdür oturmaktaydı ve büyükçe bir ekrandan, hakkında bilgiler olan o şahıs video konferans sistemiyle odayı izliyordu, “Hoş geldin Cemil, kısa kesecem. Sana gönderilen şeyleri bana ver, buradan canlı çık.” dedi. Cemil de ” Senin yaptıkların yanına kar kalmayacak, bunların hepsinin cezasını cekeceksin, ödeyeceksin !!” dedi. Ekrandaki şahıs ekledi : ” Senin sonun da kardeşin ve ailesi gibi olacak ! “. Ardından ekrana Cemil’in kardeşi ve ailesinin başları kesilmiş görüntüleri geldi. ” Allah seni ve senin gibileri cehennem ateşinde yaksın, yaptıklarından dolayı yanacaksın da ” dedi Cemil. Ekrandaki adam ” Tamam yeter artık, yatırın şunu ve kellesini alın !! ” diye emir verdi odadaki üç adama. Odadan bulunan bir diğer şahıs yani genel müdür, kalktı arkasında bulunan büyük dolaptan parlak bir kılıç çıkardı. Cemil’i dizlerinin üstüne çöktürdüler. Ekrandaki şahıs son bir defa daha seslendi ; ” Bu son şansın ! “. Cemil hemen karşılık verdi ; ” Bu senin de son şansın ! “. Ve ekrandaki adamdan talimat geldi ; ” Uçurun kellesini ! “… Kılıç indi, Cemil’in başı bir tarafa gövdesiyse olduğu yere düştü. Etraf kan gölüne döndü ve ekrandaki adam karardı. O esnada dışarıda bekleyen sevgilisinin elinde bulunan Cemil’in telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj bir ses kaydıydı ama şifreliydi. Kadın bu mesaja bir anlam veremedi, biraz daha bekledi sevgilsini. Aradan iki saat geçmişti ve hala daha Cemil ortalıkta yoktu. Kapıdaki görevlilere Cemil’i tarif etti onlar da o kişinin bir saat önce çıktığını söylediler. Fakat sevgilisi bir anlam veremedi buna çünkü iki saattir kapının önünde onu bekliyordu. İçeri girdi resepsiyona Cemil’i sordu. Aldığı cevap kadını şüpheye düşürdü, Cemil hala toplantıdaydı !!! Hemen dışarı çıktı, tam o esnada şirketin yan kapısından iki araç ayrılıyordu ve garip birşey gördü. Araçlardan birinin şöförüyle yanında oturan şahıs, hotelde ve şirketin önünde gördüğü şahıslardı. Kadına dik dik baktılar. Araçlar oradan uzaklaşırken kadın birşeylerin ters gittiğini hissetti. Hemen Cemil’in yazdığı gazeteyi aradı ve durumu bildirdi. Cemil kayıptı veya neredeydi ? Gerçekten hala daha toplantıda mıydı ?