Gök, yer henüz yok iken ve gezegenler var olmadan önce Tanrılar yalnızdı. Güçleri sonsuzluktan kaynaklanıyordu ve her anları bir öncekini tekrarlıyordu. Tanrılar için zaman, mekan, algı ve kavram olarak adlandırılan basit hadiseler hiç olmadı, hiç olmayacaktır da. Olanların ve olmayanların, en yüksekte olan ve en güçlü Tanrı, düzen vermeye karar verdi ve Kainat’ ı yarattı. Çok büyük olan bu Kainatta sadece bir Yıldız vardı, ismi ise “Işıltı” idi. Işıltı yaratılmadan önce daha kıvılcım halinde iken tanrısına yemin etti. Trilyonlarca yıl geçti ve görevini tamamladı.
Tanrı ise Işıltıyı mükafatlandırmak için onu baştan ve yeniden yoktan yarattı. Işıltı on bin sene boyunca patladı ve yarattığı enerji den uzay, galaksiler, gezegenler var oldu. Işıltı o kadar güçlü idi ki, patlama anında Tanrının nefesini içine çekmiş idi. Tanrının nefesi hayat demek idi. Ve hayat orada idi. Tanrının nefesi trilyonlarca yıl boyunca uzayda ilerledi, birinci evresini tamamladıktan sonra tekrar Işıltı’ ya geri döndü. Işıltı bu sefer Tanrının nefesini geri çevirmedi ve kabul etti. Tanrının nefesi “yaşam” demek idi ve bu mucize ile Işıltı kendini ölümsüz kıldı.
Sinirlenen Tanrı, Tanrı Işıltıyı lanetlemek istedi ve en gözde gezegeni olan Dünyanın derinliklerine sonsuz yaşam ve sonsuz yok oluşun yapı taşını gizledi. Eğer yapı taşı bilinçsizce ve kötü emeller için kullanılırsa Tanrı Işıltı ve muhafızı sekiz gezegeni başta olmak üzere, yüz on altı koruyucu uydusu yok olmanın tehlikesi eşiğinde.
SON YILDIZ
İnsanlar, konuşmayı öğrendi, meyve toplamayı, bir çok icad’ da bulundular, sayısız keşifler. Takas yerini paraya bıraktı, çok kan aktı. Köylüler imparatorluklara yükseldi, imparatorluklar çöktü, krallıklar yıkıldı. Öyle bir zaman geçti ki artık Işıltı’ nın da sabrı kalmadı. Lanetten kurtulmak için, Tanrının gizlediği yapı taşını Tanrıya tapan insanlardan önce bulması gerekiyordu. Var olmak için. Hiç umut yoktu. Neredeyse Dünyadaki insanların yarısı Tanrıya tapar iken, yarısı tepkisiz idi. Işıltı, Tanrı olduktan sonra, var olmayan karanlık ona bir muhafız verdi. Tanrının o kadar çok muhafızı vardı ki, bir kaç tanesi insanların arasında gizleniyordu. Bir zamanlar Kahinat’ da büyük değişiklikler oldu. Galaksilerin ve Yıldız sistemlerinin yeri hızla değişiyordu fakat tehdit oluşturan bir tehlike görülmüyordu. Işıltı’ nın tek büyük muhafızı, Kaysan Işıltı’ nın huzuruna çıktı ve olanları anlattı. Işıltı parladı, hemde öyle bir parladı ki neredeyse Dünya yanıyordu fakat hiddetinden değil gücünden parladı, gücüne güç kattı. Büyük muhafız Kaysan’ ın anlattığı gerçekleşmiş olan bir kehanet idi. Dünyada yapı taşı’ na hiç bu kadar yaklaşan olmamış ve gizemin kilitlerinden birisi çözülmüş idi. Işıltı, muhafızı Kaysan’ a Dünyaya gidip gizemi kimin çözdüğünü öğrenmesini istedi ve muhafız kaysan’ a bir kese yıldız tozu verdi doğru vakit’ de kullanması için.
Muhafız Kaysan, Dünyayı avuçlarının içine aldı. Çevirdi, çevirdi bulamadı ama bir şey fark etti. Orta Dünyayı, Batıya bağlayan küçük bir kasabadan büyük ışıklar, ışıltılar yükseliyordu. Kaysan bir anda İnsan kılığına büründü ve o kasabaya indi, rüzgar esti yer sarsıldı.
Kaysan hemen turist kılığına büründü. Nereye geldiğini ilk başta anlayamadı, Dünyaya en son İnsanlara ateş yakmayı öğretmek için gelmişti. Etraf bomboş ağaç, orman idi. Şimdi ise o dev ağaçlar gitmiş yerine büyük binalar gelmiş idi. Dünyada iken güçleri olduğu kadar kısıtlı halde idi. Kaysan biraz etrafta ses çıkarmadan dolaştı ve İnsanlığın günümüz dilini ve olabildiği kadar çok deneyim’ ini güçleri sayesinde edindi. Boynundaki şalı ve kafasındaki büyük şapkayı bir kenara atıp, rahatça insanların arasına katıldı. Işıltıyı takip etti ve çevredeki eski bir kiliseye girmek için..