Bir gün bilgisayarın başında otururken, ekranda beliren minik bir resme takılır gözün, altında kısa bir yazı; basketbolcu olduğunu belirten, yaşadığı yeri belirten ve peşine bir güzel cümle… Hemen söze girmek istersin ama olmaz. yapamazsın. Nasıl gireceğini bilmiyorsun konuya çünkü. Güzel bir geleceğin sinyali alınmış, kaybetmek istenmiyordur ve sade bir giriş yapılır.
Ufak çekingenlikler ile başlayan sohbetler derin muhabbetlere dönüşür, geceler uykusuzdur artık. O güzel gülen insanla bir kere daha görüşmek istenir. Bu sefer daha uzun olmak şartıyla. Her gün o ufak yeşil parıltı bekleniyordur artık. O yeşil parıltı her belirdiğinde tadına doyulmaz sohbetler gerçekleşir güzel şarkılar eşliğinde…
Papatya hikayesini tamamlamak için geri döndüğünü söyleyen bir mesaj atar, mesaj aynen şöyledir; “Çok kötü şeyler oldu. Çok çok kötü şeyler. Seninle konuşmayacağım artık. Çünkü biliyorum bağlanırız birbirimize. Belki intihar ederim bilmiyorum. Ya da en işlek trafiğin içîne kendimi atarım. Babamsız nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Belki basketbola sarılabilirdim. Belki üstesinden gelebilirdim ama bacağında platini olan bi sporcuyu kimse istemiyor. Üzgünüm Hüseyin. Ben başaramadım…”
İnsanın kafasından aşağıya kaynar suların indiği anlar vardır ya, işte o mesajın okunduğu an aynı şey hatta daha etkilisi olmuştur. Onu geri döndürmek için etkileyici mesajlar atılır uzunca, umut dolu, hayat dolu cümleler…
Bir gün sonra akşam aylardır beklenen yeşil ışık yanar ve peşinden beklenen mesaj gelmiştir… Bir önceki mesajda bahsedildiği gibi her şey öyle kötüye gitmiştir ki, alınan hasarlar da büyük olmuştur. Kaptan artık aramızda değil, basketbol hayatı beklenmedik bir kaza sonucu son buluyor ve en kötüsü ciğerler tükenmek üzere…
Beklenen onca ay ve geçen onca zaman her şeyi tepetakla etmiş kötü son hızla yaklaşıyordu. Papatya kendisini öldürerek babasına kavuşmak, hayatına son vermek istiyordu. Ama kalması gerekliydi…
Konuşuldu ve ikna edildi. Hastaneye yatmayı ve %40 olan iyileşme şansını deneyecekti. Papatya sonuna kadar savaşacak, hastalıktan kurtularak hayata kaldığı yerden devam edecekti daha iyi bir şekilde. 11 Mayıs günü hastaneye yatış gerçekleşti ve acı dolu süreç başladı…
12 Mayıs 2014; Mayıs ayının 12. günü bir Fenerbahçeli için hatırlanmak ve yaşanmak istenmeyen bir gündür. Geçmişte çok kötü şeyler olmuş her akıla gelişte acı veriyordur. O gün yine öyle oldu. Papatya’nın ciğerleri daha kötü olmuş yoğun bakıma alınmıştı. Kurtulma şansı sadece %5! Fişi her an çekilebilir, bitkisel hayata girebilir, hayatı ölümle ayıran ince çizgide yaşamaya çalışıyordu Papatyam…
Doktorlar gün geçtikçe ümidi kesiyorlardı. Günler saatler geçmek bilmiyor, dua etmekten başka bir şey yapılmıyordu. Artık fişi çekmek gerekiyordu, buradan kurtulma imkansızdı, mucizeydi. Ama Papatya güçlü bir kadın! Başaracaktı! Hayata geri dönmek için direniyor ve ayağa kalkacak!
Birkaç gün geçiyor aradan ve bir rüya başlıyor, gerçek gibi, gerçekten yaşanıyor gibi. Kaptan, kızının zor durumda olduğunu görüyor ve ona koşuyordu. Sarılıyordu bitanecik kızına… Ve sesleniyor; “Kızım daha değil, görüşmemize kavuşmamıza biraz daha zaman var, şimdi geri dönecek önce üniversiteyi bitireceksin, sonra güzel bir adamla evlenecek yuva kuracaksın, ve güzel torunlar vereceksin bana…”
Bu sözler Papatya’yı hayata geri döndürüyordu. Tam 1 hafta sonra yoğum bakımdan mucizeyi gerçekleştirerek sağlıklı bir şekilde çıkıyordu Papatya!
Mutlu günler başlamıştı bizim için artık. İki sevgili yeniden kavuştu, hayalleri, rüyaları, mutlu günleri başladı yeniden kavuştular… Mesafeler, engeller hiçbir şey ayıramadı ikimizi. Papatya yeniden ayaktaydı. 2 akşamda bir yeşil ışık yeniden yanıyordu. Geceler uzun ve güzeldi, hayaller umut dolu ve mutlu edici.
Artık birbirlerinin sesini de duymuşlar, daha fazla hissetmeye başlamışlardı sevgilerini, sürekli kulaklarında çınlıyordu sesleri, bağımlılık yapıyordu Papatya’nın tabiriyle 🙂 Yeşil ışık yanarken yetmiyor kelimeler konuşarak telefonda devam ediyordu iki güzel insanın mutlu eden hikayesi.
Birbiri için yaratıldığını düşünen iki insan birlikte güzeldi, gelecekte hayatlarını birleştirecek, güzel çocuklara sahip olunacak, harika bir hayat yaşanacaktı. Beraber gidilen alışverişlerde kıyafetler için kavga edecek, birbirimizi sinirlendirdikten sonra sarılacak ve hep güzel gülen kızın dediğini yapacaktık. Tatile Dubai’ye gidip hayallerimizi gerçeğe dönüştürecektik. Motorumuza atlayıp ülke ülke gezerek bilmediğimiz yerlerde kaybolacak, değişik yemekler yiyecek, dünyanın en güzel yerlerini birlikte fethedecektik. Fakat bunlar için zaman vardı. Şimdilik hayal olan bu düşünceleri bir gün gerçeğe dönüştürmek için savaşmaya, ayakta kalmaya devam edeceğiz…
Papatya hikayesini tamamlamaya geri geldi, daha güzel ve gerçek adımlar atmak için. Ve elbet bir gün gerçekten kavuşacağız, bu hikaye böyle yarım kalmayacak…
8 Ağustos 2014!
Mayıs ayına dönüş başlıyordu bu tarihte. Hatta daha öncesine Hüseyin yine beklemeye başlayacaktı. Aradan geçen zamanda bir çok badireler atlatılmış, Papatya annesi ve abisi ile sorunlar yaşamış, istemediği bir işte çalışmak zorunda kalmış ama her şeye rağmen ayakta kalmış ve sevdiği adamla hayallerine uzanan yolda devam etmişti. Ta ki 8 Ağustos 2014’e kadar…
Geride kalan 3 aylık sürede Papatya ve Hüseyin mutlu zamanlar geçirmişler, birbirlerine bağlanmışlar, gelecekte evlilik planları kurmuşlar, hatta olacak çocuklarına bile isimler düşünmüşler. Yapacakları tek şey sadece yeniden kavuşmak ve birbirlerine sarılmakmış. Geri kalan her şey çorap söküğü gibi gelecek, 5 çocuğu olan mutlu bir aile olacaklardı.
Derken o gün geldi. “8 Ağustos 2014” Birkaç zamandır Papatya’nın boynunda şişlikler vardır. Ağrı yok, sızı yok ama bir şeylerin habercisi gibidir. Doktor biopsiyle bir parça alır, patolojiye gönderir. Patolojiden gelen sonuç iyi değildir. Papatya tedavi süreci zor ve uzun olan bir hastalığa kapılmıştır. Hastanede yatacak, ağır tedaviler görecek, hayatta kalmak için tıpkı mayıs ayında yaptığı gibi büyük bir savaş vermek zorunda kalacaktı.
Tedavilere başlamadan sevdiği adamı yanında istemedi Papatya… Onu yanında istemediğini, artık onunla konuşmayacağını ve bir daha görüşmeyeceklerini (en azından tedavi bitene kadar) söyledi. Asla yarım kalmayacak Papatya hikayesi gözyaşları içinde son buluyordu artık. Papatya tedavi için hastaneye, Hüseyin ise eski hayatına geri dönüyordu.
Belki bir gün yeniden karşılaştıracaktı hayat onları, Papatya sapasağlam geri gelip sevdasına koşacaktı, hikayesini kaldığı yerden tamamlamaya devam edecekti. Ama bu uzun sürecekti.. İki sevgili artık yolun sonuna gelmişti ve ikiye ayrılan yollarına ayrı ayrı devam etmeye başlamışlardı…
13 Ağustos 2014!
Hastaneye yatışının 5. günüydü Papatya’nın, ilaç tedavileri, ağrılar, sancılar, krizlerle dolu bir 5 gün geride kalmıştı. Hayallerine, sevdiği adama, ve iyileşmeye bir adım yaklaşmak için ameliyat günüydü. Neşeliydi o gün Papatya, güzel cümleler kuruyor, umutla bakıyordu geleceğe… Hayallerine kavuşacaktı ameliyattan çıkıp. Güzel şeylere bir adım daha yaklaşacaktı Papatya, son kez konuştu sevdiği adamla. Güzel ama kısa bir sohbet ettiler ve doktor yanına geldi. Ellerinden tuttu doktorun ve ona;
“Sevdiğim adama kavuşmam lazım, onunla çocuklar yapacak, aile olacak, uzun bir yaşam süreceğiz, iyileştir beni doktor!” dedi.
Ve söylediği bu son sözlerle ameliyata girdi. Mayıs başında mucize eseri onu yıkamayan ciğerleri yine ön plana çıktı. Nefesi ameliyat sırasında kesildi Papatya’nın, oksijen tüplerine makinalarına bağlandı ama olmadı… Aşkı için çarpan kalbi artık atmıyordu ve ne yaptıysa doktorlar yeniden canlanamadı…
13 Ağustos 2014 Çarşamba günü kara bir gün olarak tarihe geçmişti. Hayaller, umutlar, doğacak çocuklar, evlilik ve daha pek çok şey o ameliyat masasından kalkamadı… Saatler 17:30’u gösterdiği an Papatya’nın Vedası olarak tarihe geçti.
Papatya o saatten sonra cennette yer alan bir melek olmuştu. Papatya Prenses ayrıldı aramızdan, yoktu artık, her şeyi bırakıp cennete babasının yanına, Arslan Kaptan’a kavuştu artık.
Papatya artık geri dönüşü olmayan bir seferde, geride bıraktığı güzel anılarla ve aşkıyla cennetin yolunu tuttu. Gittiğin yerde güzellikler seninle olsun, Mekanın Cennet Olsun Papatyam… Nur içinde uyu.
Papatya Hikayesinin Sonu…