Arşında
toplanmıştık yine görgüsüzlüğün.
Masada bayatlamış düşünceler,
kokuşmuşlar, kalmışlar dünden.
Neyin muhasebesini yapıyorduk ki
biz görgüsüzler?
Etrafta
havası hakimdi yüzsüzlüğün.
Kesin gibiydi gelecekten beklentiler.
Ardından arsız gülüşmeler,
hırslara -şimdilik- gem vuran
itidalli cümleler.
Suratlarında
beliriyordu riyakarlığı dünsüzlüğün.
Her yarın görgüsüzlere karnavaldı.
Dünsüz görgüsüzlere inat
her yarın, aklım yeniden sırsalandı.
Akıp giden zamanda yinelendi
bu döngüler.
Akıllarında
kuruluydu tuzağı öykünmüşlüğün
ve hepsi birden benden
gaflete kanıp açık bekleyen
-ahbaplar, çavuşlar- bir araya gelmişler.
Kokuşmuş bir masa;
onları bir araya getiren.
Tek dökülen ise dillerinden
münafık övgüler.
Masada
utancıydım bir görmüşlüğün.
Karşımda
fikir yoksunu bir lümpen.
Aklımda
dağarcığıma tuzak düzen
kallavi sövgüler.