Sürreal bir zihnin gerçekle çatışkısına tanık olan bir hayatın ortasında, yapayalnız düşlerin vehmine bırakır kendini hayalperest ruh.
Zihninin tanımlamalarına inanan bu ruh sürekli kendiliğindenliklere bırakır kendini.
Hayatın resmini çizmeye çalışır ve bu resmin içinde bir rol üstlenir.
Anladığını düşündüğü yaşam döngüsünde kendine biçilen hayatı yaşar.
Sen…
Ben..
O…
Hepimiz bu oyunun içinde değil miyiz?
Kimin tahayyülünün doğru olduğuna kim karar verecek?
Kimin düşlerine inanacağız?
O.D