Tembellik
İnsanoğlu her zaman mucizeler istemistir. Parmağını şıklatınca sofralar kurulsun bi daha şıklatınca kaldırılıp meyveler gelsin. Bu insanoğlunun doğasında vardır. Çalışmadan her şeyi elde etme isteği. Halbuki atalarımız çalışarak bi yerlere gelebilmiştir. En büyük zenginlerin hayatlarını okumadınız mı hiç. “Sıfırdan başladım. Tırnaklarımla kazıya kazıya bu zamanlara kadar geldim. Baba parası değil, alın teri bu .” Deyip böbürlenmezler mi hiç?
Benim de böyle bi hikayem var elbette. Ama o çok zenginlerinkine çok benzemiyor. Sıfırdan gelmedim annem babam başımdaydı çok şükür. Ama annem hasta babam da ev geçindirmek zorundaydı. Yani biraz maddi destek biraz da manevi destek aldım. Annem varla yok arasıydı hep. Kendi ihtiyaçlarını zor gideriyordu. Ama liseye kadar benle çok ilgilendi hakkı çok büyüktür. Öğlen eve gelirdim yorgun argın annem yemeğimi önüme koyardı sagolsun. Liseden sonra pek ilgilenemedi kadıncağız. Zaten büyümüştüm de . Tam onun işine yarayacak yaşa geldim,evlendim.Kendi yuvamı kurdum. Anlayacağınız liseden sonra üniversiteyi şehir dışında okuyunca yavru kuş evden uçtu. Daha da geri dönmedim zaten. Üniversite bitti evlendim. Sanki koca kaçacakmış gibi. Sanki ömrüm şeftali nektarisi gibi bisey; su katılmamış öz ve telaşlı bi hayat. Derken kayinvalide kayinpeder görümce yenge hooooop hanım hanımcık gelin oluverdim. Sonra hemen anne oluverdim. Tabi ülkemizin sınav sistemini unutmamak lazim. Öğretmen olmak için yıllaaaarca sınav kalemi biriktirmek lazım. Bi kalem ,bi silgi, bi tane de küçük tatlı mı tatlı şeker. Baktım ki hanım hanımcık hayat bana göre değil zevcimi ikna edip yıllarca sınavlara hazırlanıp en sonunda yine şehir dışına gitmek varmış. Oğluşu babadan bir yıl kopardı bu sistem. Şimdiki sistem 6 yıl oldu tabi.Dile kolay. Öğretmenlik sevdasına nice yuvalar parçalanacak kim bilir. En azından biz yuva kurabildik. Şimdi kimse yuva kurmaya cesaret edemeyecek, sistemden dolayı. Derken Sivas ellerinde ogluş babasız ben zevcim olmadan koskoca bir sene. Tabi vuslat gunu beklenir, aşk alevlenir. Ayrılık tatlıdır. Ama oğluşun ilk konuşmaları, ilkleri babasız. Baba gözü yaşlı gurbet sızısı taşır hem de çifte sızı. Kadın yavrusunu alır gider. Yavrusu onun için teselli olur. Peki adam ne yapacak. Evde bi sessizlik. İki kişinin yokluğu daha ağır degil mi? Oyuncaklar teselli olur mu? Ya da yârin kokusu sinmiş bi yastık! Bir kalbe kaç sevda sığar bililinebilir mi? Simdi ben sayamıyorum. Anne,baba,zevc,iki evlat. Kaç oldu ? Sene biter vuslat olur şükür. Ya olmasaydı? Ya birimiz Rable vuslata ereydik? Ogluş ortada gözü yaşlı bi eş. Belki o sene yan yana olurduk. Keşkeler olurdu. Şükür vuslat oldu. Her şey , hayat o kadar zor ki. En zoru de ne biliyor musunuz? Anne yanında olmadan anne olmak. Annecim hasta olmasa da yanımda olsaydı hep keşke. İlk bebeğim doğduğunda ve ikinci doğduğunda. Allah sıralı verdi bize. Binlerce şükür. Bi oğlan bi kız. Kızım doğduktan sonra anladım ki kızımın bana daha cok ihtiyacı var. Oğlanı iki okşarsın o ona uzuuun süre yeter. Ama kız öyle değilmiş. Kedi gibi iki dolanıp anne beni sev diye yanaşıyor. Nerden geldik buralara . Calismak değil mi? Yuva , evlat sahibi olmak, ev geçindirmek, eş idare etmek bunlar parmak şıklatmayla olacak iş değil. Sevgi, aşk; saygısız, emeksiz yürümez. El oğlu diplomana değil yaptığın yemeğe ,istediğin çamaşıra bakıyormuş. Tembellik yapalım desek mutfaktaki bulaşıklar, makinedeki çamaşırlar, sepetteki ütüler akla gelir. Kadın tembel olamaz!