Bazen diyorum ki keşke bu kadar duygusal doğmasaydım ben. Ama yaşayamazdım o zaman güzel hisleri iliklerime kadar. Tanrıyla bir anlaşma yapmışızdır belki. Hem çok ağlarsın mutluluktan, hem ellerinle hazırlarsın kendi kefenini girdiğin bunalımdan. Aşık olup kollarını kesersin, aşık olup delirirsin ama aşık olup kaybolursun da gecenin parlak ışığında.
Teşekkürler Tanrım. Seni hiç sevmedim Gideon’un sevdiği kadar. Kabil kadar da nefret etmedim senin kurallarından. Fakat içimdeki senden kurtulmayı diledim her gördüğüm muazzam rüyadan sonra. Pire gibi sömürdün tenimi ve saldın yavrularını en ufak kan pıhtısında. Kafamın içi senin meninle kutsandı, çürüdü ve darmaduman oldu meydanımdaki yollar. Trafikle kirlendi beynimin şehirleri. Anılarımda olmadın hiçbir zaman, kafamın içindeydin hep. Hatırlatmadın da kendini içime çektiğim sigara dumanına kadar. Öksürdün ve durmadın ta ki uyuduğumda ve güzel rüyalarımda cennetine eşlik ederken beni. Sonra ayaklarımı gıdıklayarak uyandırdın ve kendimle yarattığının arasında bir adaya bıraktın tinimi. Cezamı vermiştin çoktan artık. Seni hiç sevmeme izin vermedin ama sevdin beni hep içimde; kokladığım bir çiçeğin yapraklarında ve kedimin yanağıma kondurduğu küçük ısırıklarda. Üzerime bir lanet koydun uzak diyarlardan getirdiğin ve hiç nefret edemedim senden. Teşekkürler Tanrım. Beni hem mutluluktan, hem azaptan ağlattığın, beni bıraktığın ve hiç gitmediğin için.